Milas’ın Beyciler Mahallesi’nde başlayan orman yangını, Bodrum’a sıçradı. Bodrum’un Mazı Mahallesi boşaltılıyor.
Muğla’nın Bodrum ilçesi yangın felaketiyle boğuşmaya devam ediyor. Bugün öğle saatlerinde başlayan yangın, ilçede geniş bir alanda devam ederken son haber ilçeye bağlı Mazı’dan geldi.
Bodrum Belediye Başkanı Ahmet Aras, Twitter’daki hesabı üzerinden yaptığı paylaşımda, Yukarı Mazı’nın tahliye edilmeye başlandığını söyledi. Mumcular – Mazı yolu trafiğe kapatıldı. Mahallenin sahile doğru indirildiği ve tahliye işleminin teknelerle yapılacağı öğrenildi.
Buradaki yurttaşların, Aşağı Mazı’ya gönderileceğini dile getiren Başkan Aras, “Bodrum’dan teknelerimizi organize ettik, vatandaşlarımızı tahliye etmek istiyoruz” dedi.
Ekiplerin yangına müdahalesinin sürdüğünü anlatan Aras, Mazı ve Çökertme’nin tehdit altında olduğunu söyledi; “Herkesin çok dikkatli olması lazım. Burada nefes almakta zorlanıyoruz” ifadelerini kullandı.
YANGIN MİLAS’TA DA BAŞLADI
Milas’ın Beyciler Mahallesi’nde başlayan yangın, rüzgarın da etkisiyle hızla büyüyerek geniş bir alana yayıldı. Yangına, orman ve itfaiyenin çok sayıda aracı ile müdahale ediyor.
Yangın yerleşim yerlerine ulaşınca bazı evler alevlerin arasında kaldı. Milas’ta başlayan yangın, Bodrum’un Gökpınar Mahallesi’ne sıçrayınca mahalledeki evler tahliye edildi.
Aras da yaptığı açıklamada “Yukarı Mazı’da vatandaşlarımızı tahliye ediyoruz. Aşağı Mazı Köyü’ne gönderiyoruz, sahile gönderiyoruz. Alevler Yukarı Mazı köyüne doğru yaklaşıyor. Biraz daha doğuda Gökbel köyüne doğru da yaklaşıyor. Herkesin çok dikkatli olması lazım. Evlerini tahliye etmek istemeyen vatandaşlarımız var. Onlar evlerinden hemen çıksınlar. Biz duman sebebiyle nefes almakta zorlanıyoruz, onun için bir an önce evlerini boşaltsınlar. Daha sonra her şey normale dönünce inşallah yine geri geleceğiz. Şu anda herkes alevlerle müdahale ediyor. Allah yardımcımız olsun” dedi.
Gazeteci Candaş Tolga Işık, Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un istifasını verdiğini ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da istifayı onayladığını iddia etti.
Gazeteci Candaş Tolga Işık, sosyal medya hesabı üzerinden, Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un istifa ettiğini öne sürdü.
Işık, Bakan Selçuk’un geçen hafta istifasını verdiğini ve AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da istifayı onayladığını belirterek, “Yeni bakanın kim olacağına dair 2 aday var. Sanırım karar verildiğinde duyurulacak” ifadelerini kullandı.
Sözcü Gazetesi’nin haberine göre Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre Ege Denizi’nde Muğla’nın Datça ilçesi açıklarında saat 07.31’de 5.5 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi.
Kandilli Deprem Araştırma Enstitüsü ise depremin büyüklüğünü 5.7 olarak duyurdu.
Sözcü Gazetesi’nin haberine göre Aralık 2019’da Çin’de ortaya çıkan corona virüsü salgını dünya genelinde can almaya devam ediyor. 4 milyonu aşkın insanın hayatını kaybettği salgında, pek çok ülkede aşılama oranları artsa da yeni mutasyonlar korku yaratıyor.
ABD’de salgınla mücadelenin en önemli kurumlarından ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri’nin (CDC) salgına ilişkin bir iç raporu ortaya çıktı. Raporda, ilk kez Hindistan’da görülen Delta varyantının hızla bulaştığı, aşılanmış kişiler arasında da yayılabileceği ve diğer varyantlara kıyasla aşı olmayan kişileri daha ağır hasta edebileceğine dikkat çekildi.
Bir sunum şeklinde hazırlanan ve ilk olarak Washington Post gazetesinin ulaştığı raporda, virüsün en az su çiçeği kadar bulaşıcı olduğu ve hükümet yetkililerinin ‘savaşın değiştiğinin farkına varması’ gerektiği belirtildi. Aşı olanların enfekte olması durumunda aşısızlar gibi vücudun viral yük geliştirebileceği ifade edilirken, buna karşın virüsü yayma ihtimallerinin daha düşük olduğu vurgulandı.
MERS, SARS, EBOLA…
Raporda Delta varyantının corona virüsü ailesinden Mers ve Sars’ın yanı sıra Ebola ve çiçek hastalığından çok daha bulaşıcı olduğu belirtildi. Aşının Delta varyantını önlemede etkisinin daha düşük olduğu ancak ağır hastalığa karşı yüzde 90’dan fazla koruma sağladığı öne sürüldü.
CDC’nin ülke genelinde maske kuralına ilişkin önerisini değiştirdikten sonra ortaya çıkan rapora ilişkin konuşan CDC Direktörü Rochelle Walensky, “İnsanların şunu anlaması gerekiyor, bu durum ciddi. Su çiçeği, kızamık gibi bildiğimiz tüm virüsler arasında en bulaşıcı olanlarından biri” ifadelerini kullandı.
Oyuncu Berrak Tüzünataç “Bronzluğu çok seven ve kendime de çok yakıştıran biriyim. Bronzsan makyaja hiç gerek kalmıyor. Kendiliğinden allıklı oluyorsun. Hafif bir rimel ve parlatıcı yetiyor” dedi.
Habertürk’ün haberine göre burada bir açıklama yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, yangından etkilenen hiçbir vatandaşın mağduriyet yaşamasına izin vermeyeceklerini söyledi. Milas’taki yangınla ilgili 1 kişi gözaltına alındığını açıklayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Geçtiğimiz yıl terör örgütü yöneticilerinin ormanları yakma talimatı vermesinin ardından bu yangınların bir kısmını da benzer talimatla başlatılmış ihtimalini göz ardı etmiyoruz. Ormanlarımızı yakanları bulup ciğerlerini yakmak boynumuzun borcudur” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarında öne çıkan başlıklar şöyle:
“ŞAHİN AKDEMİR KARDEŞİMİZİ KAYBETMEMİZ EN BÜYÜK ÜZÜNTÜMÜZ”
Helikopterle yukarıdan bütün alanı gezme imkanım, fırsatım oldu. Burada özellikle bir kez daha Rabbimden ülkemizi, milletimizi her türlü kazadan, beladan, afetten, musibetten muhafaza etmesini niyaz ediyorum. Şu ana kadar çeşitli kamu kurumları, oteller, evler hasar görmüştür. Tehlike halindeki kimi mahallerden insanlarımız tahliye edilip, güvenli yerlere nakledilmiştir. Yangınlara müdahale için 80 arasöz, 35 tanker, 176 hizmet aracı, 31 iş makinası, 1400 personel görev yapmaktadır. Sağlık Bakanlığımız da vatandaşlarımıza yardımcı olmaktadır. Yangından etkilenen vatandaşlarımızın 2’si dışında hepsi hastanelerden taburcu edilmiştir. Ayrıca barınma, gıda, temizlik malzemesi için her türlü tedbirleri alınmıştır. En büyük üzüntümüz yangında Şahin Akdemir kardeşimizi kaybetmiş olmamız en büyük üzüntümüzdür. Bu kardeşimiz Marmaris’teki yangını söndürmek için çalışan ormancılarımıza yardım ederken geride gözü yaşlı bir kız evlat ve sevenlerini bırakmıştır. Allah’tan rahmet, ailesine sabır diliyorum.
“ZARAR GÖREN VATANDAŞLARIMIZIN MAĞDURİYETİNE MEYDAN VERMEYİZ”
Yangın söndürme ve soğutma faaliyetlerini müteakip zarar tespiti yapılmıştır. Konut, ahır, ticari alanlarla ilgili gereken adımlar atılmaya hemen başlanacaktır. Marmaris’te yangının birine çocukların yol açtığı bilinmekle birlikte diğer yangınla ilgili araştırmalar sürüyor. Milas’taki yangınla ilgili 1 kişi gözaltına alınmıştır. Geçtiğimiz yıl terör örgütü yöneticilerinin ormanları yakma talimatı vermesinin ardından bu yangınların bir kısmını da benzer talimatla başlatılmış ihtimalini göz ardı etmiyoruz. Ormanlarımızı yakanları bulup ciğerlerini yakmak boynumuzun borcudur. Sosyal medya ve dedikodularla akıl almaz çarpıtmalar, yalanlar ortaya çıkmıştır. Türkiye bölgesinin en güçlü orman yangınlarıyla mücadelede sağlıklı bir altyapıya sahip ülkesidir. Bu siyaset konusu yapılacak bir mesele değildir. Canlarını tehlikeye atarak yangınlarla mücadele eden orman, itfaiye, sağlık personeline, zerre kadar saygısı olmayan bu zihniyeti yok farz ediyor, ademe mahkum ediyoruz. Hiçbir vatandaşımızın mağdur olmasına müsaade edemeyiz. Can kaybı haricinde her kaybı telafi edecek güce sahibiz. Birliğe, beraberliğe, dayanışma gibi en çok ihtiyacımız olan bu dönemde tüm vatandaşlarımızı bir binanın tuğlaları gibi sıkı sıkı kenetlenmeye davet ediyorum. Yanan alanlarda fidan dikimine inşallah ilk yağmurlarla birlikte başlanacaktır. Zarar gören vatandaşlarımızın mağduriyetine meydan verilmeyecektir.
“İLK YAĞMURLARLA BİRLİKTE YANAN ALANLARDA FİDAN DİKİMİNE BAŞLARIZ”
Şehitler veren bir kurum olan orman teşkilatımızın kahramanlarına saygı duymayanlar her mecrada hak ettikleri değeri alacaktır. 2 şehidimize Allah’tan rahmet, ailelerine sabır diliyorum. Mekanları cennet olsun inşallah. Bugün sabah itibariyle orman yangınlarından etkilenen bölgelerimizi genel hayata etkili afet bölgesi ilan ettik. Antalya, Manavgat, Akseki, Alanya, Gündoğmuş ve Gazipaşa ilçelerinde yangından etkilenen mahalleler, Mersin, Aydıncık, Silifke, Osmaniye merkez, Kadirli, Muğla, Marmaris, Bodrum, Milas, Köyceğiz, Seydikemer ilçelerinde, Adana, Aladağ, İmamoğlu, Karahisarlı, Kozan ilçelerinde yangından etkilenen tüm mahalleler genel hayata etkili afet bölgesi ilan edilmiştir. Tarım hayvancılık ve sera faaliyetlerinin hasarları karşılanacak. Yanan ve hasar gören evlere 50 bin liraya kadar eşya yardımı yapılacak. Ev kiralayanlara kira yardımı yapılacak. Vergiler ertelenecek, Sosyal Güvenlik Kurumu primleri ertelenecek, esnaf kredileri ertelenecek, tarım ziraat borçları ertelenecek, faizsiz esnaf kredisi, KOSKEB desteği verilecek, 1 ay içerisinde evlerin inşaatına başlanacak. Kırsal mahallelerdeki ve afet bölgesindeki evler 1 yıl içinde tamamlanacak. Ortaya çıkan acil ihtiyaçları karşılamak için şu an itibariyle 50 milyon TL ödeme gönderilmiştir. Yanan alanlara fidan dikimine ilk yağmurların ardından başlıyoruz. İktidar olduğumuz süre içerisinde yaklaşık 5 milyon ağaç dikmiş bir iktidarız. 19 yılda ağaçlarla şu anda başımıza gelen sıkıntıları inşallah en kısa zamanda telafi edecek güce sahibiz. Orman alanımızı 23 milyon hektara çıkarmıştık. Yanan yerlerin yenilenmesi, diğer kampanyalarımızla bu alanı daha da arttıracağız. Yangın felaketi ile mücadele eden tüm şehitlerimize, orada yatan vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum.
Medyaradar’ın haberine göre Demet Akalın, ülkenin çeşitli yerlerde çıkan yangınlardan sonra yaptığı paylaşımda “Azerbeycan yangın uçağı gönderdi mi?” diye sitem etti. Azeri bir sosyal medya kullanıcısı ise Akalın’a “Önce ülkemin adını doğru yaz” diyerek tek tek yapılan yardımları yazdı.
Sosyal medya hesaplarından sık sık yangın çıkan bölgelerle ilgili paylaşımlar yapan Demet Akalın, bir tweette “Azarbeycan yangın uçağı gönderdi mi? Marmaris çok kötü” dedi.
“ÖNCE ÜLKEMİN ADINI DOĞRU YAZIN”
Akalın’ın paylaşımına sinirlenen bir Azeri vatandaş ise “Önce ülkemin adını doğru yazın! Azerbaycan! Evet 18 helikopter 500 kişilik ekip, 1 yangın uçağı (elimizde sadece 1 tane var) bütçeden de 3 milyon para ayırdık. Haberleri okursanız görürsünüz. Canımız da feda” ifadelerini kullandı.
Sağlık Bakanlığı, Türkiye’nin günlük COVID-19 tablosunu açıkladı. 31 Temmuz verilerine göre, 259 bin 196 test yapıldı.
VAKA VE VEFAT SAYISI ARTTI
Vaka sayılarında ise korkutan atış sürüyor. Son 24 saatte, 22 bin 332 yeni vaka tespit edildi. Corona nedeniyle bugün 79 kişi ise hayatını kaybetti. Öte yandan 5 bin 107 kişi sağlığına kavuştu.
BAKAN KOCA: “HAFTA SONUNA RAĞMEN…”
Güncel tabloyu sosyal medya hesabından paylaşan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, “Vaka sayıları hafta sonuna rağmen 20 bin sınırının üzerinde. Bunu tersine çevirmek mümkün. Tedbirlere uyar ve aşı ile bağışıklık kazanırsak, durum lehimize dönecek” dedi.
TV100’den Birsen Altuntaş’ın haberine göre Yasak Elma’nın 5. sezonunda ekibe flaş bir oyuncu katılıyor.
Kırgın Çiçekler dizisiyle başladığı kariyerindeki başarısını başrolünü oynadığı Baraj dizisiyle sürdüren Biran Damla Yılmaz, fenomen dizide seyirci karşısına çıkacak.
Medyapım imzalı dizide ayrıca Yılmaz’ın babasının yanı sıra en yakın arkadaşı ve babasının sevgilisiyle beraber 3 karakterle birden diziye hızlı bir giriş yapacağı bilgisi kulislerde dolaşıyor.
Genç yıldızın hikâyesi büyük merak konusu…
Güzel oyuncu son dizisi Baraj’dan ayrıldıktan sonra yönetmen yardımcısı Deniz Can Çelik’le sevgilisi olduğunu ilan etmişti.
Beraber tatil de yapan ikilinin yaşadıkları fikir anlaşmazlıkları nedeniyle geçen haftalarda beraberliklerine nokta koydukları öğrenildi.
AŞKTAN YANA YÜZÜ GÜLMÜYOR
Biran Damla Yılmaz, İlker Kaleli ile de iki ay süren bir flört yaşamış, ilişkiyi noktalamalarının sebebini ise görüş ayrılıkları olarak belirtmişti.
Geçtiğimiz günlerde ülkemizde patlak veren yangınlar, tüm dünyada dikkat çekti. Pek çok ünlü isim ülkemiz için destek paylaşımları yaptı ve insanları sağduyulu olmaya davet etti.
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, geçtiğimiz saatlerde Twitter hesabından bir tablo paylaşarak 28-31 Temmuz tarihleri arasında yaşanan yangınlarla ilgili detaylı açıklamalarda bulundu.
Son Dakika Haberleri – Güncel Haberler https://www.ulkugundem.com/turkiyenin-yanginla-mucadelesinde-son-durum-91-yangin-kontrol-altina-alindi-10-yangin-devam-ediyor/
BBCTürkçe’nin haberine göre derginin internet sitesinde yayımlanan haberde, sınırı geçen Garibullah, Hammad ve Habib isimli üç Afgan vatandaşının hikayelerine yer verildi.
Üç gencin İran sınırından geçerken insan kaçakçılarının uzaktan verdikleri direktifleri takip ettiğini aktaran dergi, Habib isimli sığınmacının hikayesini, “Sınırda Türk yetkililere yakalanan ancak kaçan Habib, nöbetçilerin arkadaşlarından birisine saldırdığını ve kemiklerini kırdığını söylüyor” sözleriyle aktardı.
Bu yaz sınırı geçen üç gencin Türkiye’nin dört bir yanına dağıldığını, bir yandan iş ararken bir yandan da Avrupa’ya ulaşmanın yollarını aradığını aktaran Economist, Türkiye’nin çoğu son on yılda olmak üzere şiddet ve yoksulluktan kaçan 200 bin ila 600 bin arasında Afgan’a da ev sahipliği yaptığı notunu düştü.
BBC Türkçe’nin aktardığı haberde, “Ancak ABD’nin çekilmesi ve Taliban’ın daha fazla yeri ele geçirmesiyle, pek çok Afgan daha Türkiye’ye girmeye çalışıyor. İran’dan her gün yaklaşık bin Afgan’ın zorlu yolculuklardan sonra Türkiye’ye geçtiğine inanılıyor” ifadeleri kullanılıyor.
‘SÜREKLİ DİKEN ÜSTÜNDEYİZ’
Türkiye’de geçici koruma statüsündeki 3.6 milyon Suriyeli’nin aksine az sayıda Afgan vatandaşının kaydının olduğunu belirten dergi, kalan büyük çoğunluğun kayıtlarının yetkililer tarafından yapılmadığını ya da uluslararası koruma statüsü başvurularının reddedildiğini yazdı.
Sınırı geçen üç Afgan gencin profilini de çıkaran Economist, şunları aktardı:
“Yaşadığı bölgeyi Taliban ele geçirmeden önce Afganistan’da öğretmen olarak çalışan Garibullah, ‘Polis bizi yakalar ve sınır dışı ederse diye devamlı diken üstündeyiz’ diyor. Taliban’ın ve IŞİD’in birbirleriyle çatıştığı bir bölgede bilgisayar mühendisi olan Hammad ise İstanbul’daki bir atölyede haftada altı gün, 12 saat, aylık 2 bin 500 liraya çalışıyor.
Taliban’ın dört arkadaşını öldürmesiyle köyünden kaçan Habib ise Kayseri’deki bir demir dökümhanesinde iki hafta çalıştı, ancak parası ödenmedi.”
AB İÇİN SORUN OLABİLİR
Okurlarıyla Avusturya Başbakanı Sebastian Kurz’un “Türkiye’nin Afganlar için ülkesinden daha uygun bir yer olduğu” yönündeki açıklamalarına Türkiye Dışişleri Bakanlığı’nın “Türkiye, AB’nin sınır muhafızı veya mülteci kampı olmayacak” cevabını da paylaşan dergi şöyle devam etti:
“Akın gerçekten de yakında AB için bir sorun haline gelebilir. 2015 yılında çoğu Suriyeli 850 binden fazla insan, ucuz lastik botlara doluşarak Yunan adaları üzerinden Avrupa’ya ulaştı. Ancak Avrupa’ya geçiş yapanların sayısı Türkiye’nin 6 milyar Euro yardım karşılığında AB ile yaptığı anlaşmanın ardından çarpıcı bir şekilde düştü. Bu paranın hiçbir bölümü Afganlar için ayrılmadı.
Sayı, Yunanistan güvenliğinin sığınma başvurusunda bulunmalarına izin vermeden göçmenleri geri döndürmeye başlamasıyla daha da düştü. Ancak son zamanlarda Yunan kıyılarına ulaşmayı başaranların hepsinden en büyük payı Afgan vatandaşları oluşturuyor.”
Türkiye’deki sığınmacıların çoğunun Türkiye’de geleceklerine dair çok az umut gördüğü belirtilen haberde görüştüğü Afgan gençlerden Hammad’ın şu ifadelerine yer verildi:
“Buraya geldik. Çünkü bir sonra nereye gideceğimize karar verdiğimiz yer burası.”
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na sunulan suç duyurusu dilekçesine göre, ünlü astrolog, yazar ve yaşam koçu Arzum Koyuncu, sosyal medya işleri için Erkan Şavkın ile tanıştı. İddiaya göre Şavkın, Koyuncu’dan 2 bin lira para aldıktan sonra hiçbir şey yapmadı.
Şavkın, sosyal medya işi için anlaştığı Koyuncu’nun e-mail şifresini alarak onun telefon rehberini çaldı. Koyuncu’nun Fransa’da yaşayan arkadaşı Burcu P.’nin de telefon numarasını alan Şavkın, sosyal medya hesabından bu numarayı sanki ünlü astrolog paylaşıyormuş gibi ‘Bu numara asistanım Burcu’nun numarasıdır. Eskortluk yapmaktadır. Arayın sizi…’ yazdı.
SAHTE HESAPLAR AÇTI
Şavkın’ın bununla yetinmeyip Koyuncu’nun eskort olduğuna dair sahte hesaplar açtı. Koyuncu korunma talebinde de bulundu. Talebi haklı bulan Aile Mahkemesi, Şavkın’ın 1 ay süreyle Koyuncu’ya yaklaşmamasına karar verdi.
Başarılı tasarımcı Victoria Beckham, aktif spor hayatı devam ediyormuş gibi formda olan 46 yaşındaki David Beckham’ın deniz pozunu “Şanslı kadınım” notuyla yayınladı.
Dört çocukları olan çift, 22 yıldır mutlu bir evlilik sürdürüyor.
Sözcü Gazetesi’nden Nazan Doğaner Halıcı’nın haberine göre Delta ve Delta Plus varyantlarıyla endişe yaratmaya devam eden Covid-19 ile mücadelede 3. doz aşı uygulaması devam ediyor. Pandemiden bir an önce kurtulmak ve normal yaşantımıza yeniden dönebilmek için aşının çok önemli olduğunu belirten Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Elif Hakko, “Covid-19’a yakalanmaktansa, aşının bazı geçici yan etkilerini yaşamak çok daha mantıklı” dedi ve bu konuda şunları söyledi:
“YAN ETKİLERDE TELAŞLANMAYIN”
Aşıdan sonra hayatınıza kaldığınız yerden devam edebilirsiniz. Hafif yan etkilere rastlanıldığında telaş yapılmamalı ve dinlenilmeli. Korunma 2 doz aşı tamamlandıktan 2 hafta sonra başlar. Bu süreçte hiç aşı olmamış gibi düşünerek kurallara uyulmaya devam edilmeli.
Aşıdan sonra bol su tüketin
Aşıdan sonra ortaya çıkan ateşe karşı bol sıvı, özellikle de su tüketilmesi gerekir. Ayrıca kalın giyinmeyin. Üzerinizi sıkmayan, terletmeyen giysiler tercih edin. Koldaki ağrıyan bölgeye temiz, soğuk, ıslak bir bez koyun. Ağrıyan kol için önerimiz ise kolunuzun hareketsiz kalmaması. Kolunuzu kullanın, hatta kol egzersizleri yapın.
Doktora ne zaman başvurulmalı?
Aşı olduktan sonra kolda, özellikle de aşı olunan bölgede hafif şişlik ve ağrı görülebilir. Ancak ağrı, aşının içindeki maddelerden değil, iğneden kaynaklanır ve genellikle bir gün içinde geçer.
Bunun yanı sıra; baş ağrısı, halsizlik, yorgunluk, kas ağrıları ve hafif derecede ateş gibi belirtiler de görülür. Aşıdan 24 saat sonra yan etkiler devam ediyorsa doktora başvurmayı ihmal etmeyin.
– 2 doz Coronavac (Sinovac) yaptıranlar, üçüncü doz olarak BioNTech aşısı olabilir.
– Covid-19 geçirenler de tek doz BioNTech aşısı yaptırabilir.
– 2 doz BioNTech aşısı olanların üçüncü dozu yaptırmalarına gerek yoktur.
– 12 haftadan sonra tüm gebeler ve emziren anneler, gebelik planlayanlar BioNTech aşısı olabilir.
– Daha önce Sinovac aşısı yaptıranlarda yan etki görülme ihtimali biraz daha fazla olabilir.
– Ağrı, ateş, kas ağrıları, baş ağrısı gibi yan etkilerde parasetamol içeren ağrı kesiciler kullanılabilir.
– Aşı öncesinde veya sonrasında kan sulandırıcı ilaç alınmasına gerek yoktur.
– KOAH, diyabet, astım gibi kronik hastalık veya ilaç kullanımı aşı için engel değildir.
– Alerjik olmak (penisilin alerjisi de dahil) aşı için sorun yaratmaz.
– Coronavac (Sinovac) aşısı yaptıranlar, BioNTech aşısını yaptırmak için en az 1 ay beklemeli.
– Kan sulandırıcı kullananlar Covid-19 aşısı olmadan önce doktorlarına bilgi vermeli.
Sözcü Gazetesi’nin haberine göre Japonya Ekonomi Bakanı Yasutoshi Nishimura, Tokyo ve güneydeki Okinawa Adası’nda devam eden olağanüstü halin de 31 Ağustos’a kadar uzatılması gerektiğini ifade etti.
Başbakan Yoshihide Suga’nın uzmanların onayını aldıktan sonra bugün resmi olarak önlemleri açıklaması bekleniyor.
Japonya corona virüsü salgınını başlarda iyi yönetse de şu an yüksek bulaşıcılığı olan Delta varyantını kontrol altına almakta zorlanıyor. Basında çıkan haberlere göre Japonya’da günlük vaka sayıları dün ilk defa 10 bine yükseldi.
Japonya’da tamamen aşı olanların oranı yüzde 30’dan az.
Yakışıklı oyuncu Tolgahan Sayışman’ın eşi Almeda Abazi’nin kız kardeşi İlda Abazi, Fenerbahçe’de basketbol oynayan Kenan Sipahi ile nikah masasına oturdu. Çiftin Çırağan Sarayı’nda gerçekleşen düğününe sanat ve spor camiasından çok sayıda davetli katıldı.
Abazi’nin oyuncu eşi Tolgahan Sayışman, çiftin nikah şahitlerinden biri oldu.
Mutluluğunu paylaşan Almeda Abazi, kardeşinin düğün fotoğraflarını, “Sizi çok seviyorum canlarım. Bir ömür boyu mutluluklar.” notuyla Instagram’dan yayınladı.
İlda Abazi, nikah sonrası Instagram hesabında soyadını, “Sipahi” olarak güncelledi.
Sözcü Gazetesi’nden Sevgim Begüm Yavuz’un haberine göre İstanbul Üsküdar’da 24 Haziran 2021 tarihinde, Yiğit Marcus Aral’ın eski sevgilisi Miss Turkey 2018 birincisi Şevval Şahin ile yemek yiyen iş insanı Kerem Kamışlı’yı denize attığı olaya ilişkin yürütülen soruşturma tamamlandı.
Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, Üsküdar’da bir restoranda Kerem Kamışlı ile Şevval Şahin’in yemek yedikleri belirtildi. İddianamede, Kamışlı ve Şahin’in yemek yediği sırada Yiğit Marcus Aral’ın Kamışlı ve Şahin’in masasına geldiği ve konuşmaya başladıkları anlatıldı.
Yiğit Marcus Aral’ın Kerem Kamışlı’ya “Sen nasıl bizim aramıza girersin, bitmemiş ilişkiye müdahale edersin, seni bulurum, peşini bırakmam, seni bitiririm” diyerek tehdit ettiği aktarıldı. Kamışlı’nın ise Aral’a bu sözlerin tehdit niteliğinde olduğunu, devam ederse hakkında suç duyurusunda bulunacağını söylediği belirtildi.
Kerem Kamışlı’nın restoran görevlilerinden Aral’ı masasından kaldırmasını istediği, bu sırada şüphelinin Kamışlı’ya küfür ettiği ve oturduğu sandalyeyi Kamışlı ile beraber denize ittiği anlatıldı.
Aral’ın Kamışlı’yı denize ittiği yerle ile ilgili olay yeri inceleme ekibi tarafından yapılan ayrıntılı inceleme raporunda Kamışlı’nın denize düştüğü yerin deniz tabanı ile iskele bölümü arasında 345 cm yükseklik bulunduğu belirtildi.
‘YÜZME BİLMEYENİN BOĞULMA İHTİMALİ BULUNUYOR’
Düşülen yer ya da çevresinde herhangi bir yerde tutulacak veya basılacak zemin bulunmadığı, yüzme bilmeyen bir şahsın boğulma ihtimalinin bulunduğu tespit edildiği aktarıldı.
TANIKLAR DENİZİN DERİN VE AKINTILI OLDUĞUNU SÖYLEDİ
İddianamede, tanıkların da beyanlarında olay yerinde denizin derin ve akıntılı olduğu belirttiğine yer verildi.
Savcılık, Yiğit Marcus Aral’ın Kerem Kamışlı’yı İstanbul Boğazı kıyısında derin ve akıntılı bir yerde boğulma tehlikesi olduğu halde denize atmak suretiyle olası kast ile öldürmeye teşebbüs ettiğini belirtti.
DENİZE ATTIKTAN SONRA VİDEO ÇEKTİ
İddianamede, Aral’ın Kamışlı’yı denize attıktan sonra, görevlilerin müştekiye denizden çıkması için yardım etmeye çalıştıkları sırada Kamışlı’nın videosunu çektiği ve daha sonra bu videoları basına vererek, özel hayatın gizliliğini ihlal ettiği de kaydedildi.
34 YILA KADAR HAPSİ İSTENDİ
Savcılık, Yiğit Marcus Aral’ın “olası kast ile adam öldürmeye teşebbüs”, “tehdit”, “özel hayata ilişkin görüntüleri ve sesleri ifşa etmek” ve “hakaret” suçlarından toplamda 22 yıl 9 aydan 34 yıla kadar hapis ile cezalandırılmasını talep etti.
100 METREDEN FAZLA YAKLAŞMAMA KARARI VERİLMİŞTİ
Öte yandan soruşturma kapsamında Yiğit Marcus Aral’ın, Şahin ve Kamışlı’nın ikametlerine 100 metreden fazla yaklaşmamasına karar verilmişti.
Sağlık Bakanlığı, 30 Temmuz koronavirüs tablosunu açıkladı. Son 24 saatte 22 bin 83 yeni vaka tespit edilirken, 69 kişi hayatını kaybetti.
Bakan Koca paylaşımında “Vaka sayılarının artış hızını henüz kontrol altına tutabilmiş değiliz. Bunun yolu tedbir ve aşıdır. Vakit kaybetmeden, gece gündüz demeden, haftasonu demeden aşınızı olun, tedbirlere uyun.” ifadelerini kullandı.
Sözcü Gazetesi’nin haberine göre Cenap Aşçı, eleştirilerin sorulması üzerine, “Bir linç kampanyası başlamış görünüyor. Ben düğün değil bir nikaha katıldım. Dün akşam itibarıyla çocukluğuna şahit olduğumuz, elimizde büyüyen bir hanım kızımızın nikahı vardı. Gittik. Nikah bitiminde ayrıldık. Şehitlerimizin ve orman yangınlarımızın olduğu gün hassasiyetimiz bizde her zaman vardır, eğlenmemiz mümkün değil. Sadece gittik, tebriklerimizi ilettik, mutluluklar diledik, hemen ayrıldık geldik, işimizin başındaydık” yanıtını verdi.
“EĞLENMEDİK, HALAY ÇEKMEDİK, GÖBEK ATMADIK”
Aşçı, bu konudaki eleştirilere verdiği yanıtını şöyle sürdürdü:
“‘Türk Hava Kurumu başkanı dair herkes yangına koşturacak’ diye bir beklenti var. Bu işin asıl vazifesi olan yer Orman Genel Müdürlüğü. Orman Genel Müdürlüğü bize demediği sürece bizim kontak açma şansımız yok. Bütün sorumluluk Orman Genel Müdürlüğü’nde.
Çok sevdiğim bir kızın nikahına gitmemi eleştiriyorlarsa saygım vardır. Biz düğünde eğlenmedik, halay çekmedik, göbek atmadık. Ben uçak, helikopter başında değildim. Türk Hava Kurumu’ndaki genel başkanlık makamında olmam ile o nikahta bulunmam arasında bir fark yok. Abartıldığını düşünüyorum. Ben 32 yıldır devlet memuruyum.”
KILIÇDAROĞLU İLE GÖRÜŞMESİNİ ANLATTI
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile uçak kiralanması konusunda görüşme yaptığını da belirten Aşçı, “Sayın Genel Başkan ile telefon ile yüz yüze görüştüm. Kendisi belediyeler yoluyla bu uçakları kiralama arzusunun olduğunu, benim açıklamlarımı duyduğunda bunun mümkün olmadığını anladığını ifade etti. Bir takım konularda kendisiyle görüş alışverişinde bulunduk. Önerileri oldu. Bu anlamda önerilerini hayata geçirme şansının şu anda olmadığını kendisine ifade etti” dedi.
THK’YA SİTEM EDEN BAŞKAN İLE DE GÖRÜŞTÜ
Dün akşam THK’yı uçak kiralama konusunda bilgi almak için aradığını ancak 15.30’dan sonra mesainin bitmesi nedeniyle kimseyle görüşemediğini belirten Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Gürün’ü da aradığını belirten Aşçı, “Onunla da nezaket dolu bir görüşme yaptık. İşin niye öyle olduğunu anlattık” açıklamasını yaptı.
MedyaRadar’ın haberine göre Peker, “Bu yangınları HDP’liler çıkarıyor demek acaba hangi akıla hizmet? Ülkenin en az 20 ayrı yerinde orman yangınları var. Bir orman yangını çıkarmak için en az birkaç bidon benzin gerektiği gerçeği ortadayken kendimize şu soruyu sormamız gerekmez mi: Bu benzinleri polis kontrol noktalarından HDP’liler…nasıl geçirmiş olabilirler? Yangınlar daha yeni başlamışken, hiçbir fail henüz yakalanmamışken, yangınları HDP’liler çıkarıyor demek halkımızı HDP binalarına saldırtma amacından başka ne işe yarayabilir?” ifadelerini kullandı.
Sedat Peker’in paylaşımları şöyle oldu:
“1-Kıymetli dostlarım, terör ile mücadele kanunları kapsamında 1 litre benzin alabilmek için dahi karakol iznine başvurulurken ayrıca da her sokak başında polis ve jandarma kontrolleri yapılırken, henüz ortada yakalanan hiçbir fail olmadığı halde Bu yangınları HDP’liler …
2-…çıkarıyor demek acaba hangi akıla hizmet? Ülkenin en az 20 ayrı yerinde orman yangınları var. Bir orman yangını çıkarmak için en az birkaç bidon benzin gerektiği gerçeği ortadayken kendimize şu soruyu sormamız gerekmez mi: Bu benzinleri polis kontrol noktalarından HDP’liler…
3-…nasıl geçirmiş olabilirler? Yangınlar daha yeni başlamışken, hiçbir fail henüz yakalanmamışken, yangınları HDP’liler çıkarıyor demek halkımızı HDP binalarına saldırtma amacından başka ne işe yarayabilir?
4-Tekrar tekrar söylüyorum, iç savaş çıkartma gayesinde olanlar ve bu amacı taşıyanlara bilip ya da bilmeden hizmet edenler şunu sakın unutmayın, belki bugün olmasa da bir gün bunun bedelini mutlaka ödeyeceksiniz.
5-Ülkemizi gerçekten seven gerçek milliyetçiler, gerçek vatanseverler; her ne olursa olsun lütfen sokağa çıkmayın. Vatansever görünümlü provokatörlerin oyununa asla gelmeyin Benim samimiyetime ve tecrübeme lütfen inanın. Sağlığıma kavuşmama az kaldı,…
6-…inşallah önümüzdeki günlerde daha sık beraber olacağız. doncu sülüman, fındık kadar beyninle tarihten yalan yanlış örnekler verdiğini okuyorum. Sakın seninle işim bitti zannetme.
7-Seni ve seni destekleyenlerin gerçek yüzünü tüm dünyaya göstermeden bu dünyadan ayrılmak gibi bir niyetim yok.”
Sözcü Gazetesi’nden İsmail Akın’ın haberine göre Kılıçdaroğlu, orman yangınının yarattığı tahribatı inceledikten sonra Antalya Büyükşehir Belediyesi Kriz Merkezi’nde basın açıklaması gerçekleştirdi. Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından satırbaşları şöyle:
“İKTİDARIN EN BÜYÜK ZAAFI BU”
“Öncelikle bölgenin, en azından bir afet bölgesi ilan edilmesi lazım. Olayın boyutları umarım daha fazla derinleşmez. Her yıl mutlaka orman yangınları çıkar. Her yıl mutlaka bir şekliyle bir bölgede sel olur. Şöyle veya böyle, belli aralıklarla da olsa depremi de yaşarız.
Ama sanki bunları ilk kez yaşıyormuşuz gibi sıfırdan önlem almaya çalışırız. Türkiye’yi yöneten iktidarın en büyük zaafı da bu. Bir planlama, bir öngörü söz konusu değil. Dün, Türk Hava Kurumu ile görüşmek istedim. Türk Hava Kurumu, Cumhuriyet ile yaşıt olan bir kurum.
Size bazı rakamlar vereceğim ve emin olun vereceğim rakamları devleti yönetenler bilmiyorlar. Bilmedikleri içindir ki zaten önlem almayı bilmiyorlar.
“THK’NIN 2002’DE 19 UÇAĞI, 19 PİLOTU VARDI”
Olay oluyor, yangın oluyor, can kaybı oluyor, mal kaybı oluyor, konvoylar halinde bakanlar geliyor… Peki kardeşim niye önlemi zamanında almıyorsunuz siz? Her yaz yangın oluyor, pekçok ülkede oluyor. Türk Hava Kurumu’nun 2002’de, yangınları söndürmek üzere 19 uçağı vardı, 19 pilotu vardı.
Bu uçaklardan dördü İstanbul’da, dördü İzmir’de, dördü Çanakkale’de, dördü Edremit’te bekliyor. Üç uçakta havada sürekli seyir halinde, yangın çıkarsa hemen müdahale etmek için. 2002’de 19 tane pilot, 19 tane de yangın söndürme uçağımız varken neden şimdi yok? Nereye gitti bu uçaklar?
“HER YIL YANGIN OLUR AMA BEYLERİN ENVANTERİNDE YANGIN SÖNDÜRME UÇAĞI YOK”
Bana şu örneği, bir Allah’ın kulu çıkıp anlatsın: Yangını söndürmek için ihaleye çıkılır mı ya… Yangın var, ‘Efendim ihaleye çıktık.’ Bakan şunu söylüyor: ‘Yangın söndürme uçağı envanterimizde yok’ diyor. Sorumsuzluğa bakar mısınız Allah aşkına! Her yıl orman yangını olur ama beylerin envanterinde yangın söndürme uçağı yok.
Kardeşim 19 yıldır iktidardasın. Her yıl bir tane yangın söndürme uçağı alınsa, bugün 19 tane yangın söndürme uçağımız olacak. Şimdi ben bunları söyledim diye kızıyorlar. Ama ben bunları söylemek zorundayım. Ben devleti tanıyorum ama devleti yönetenler devleti tanımıyorlar.
“ESKİDEN DEVLET GÖREVİNİ YAPIYORDU”
2002’de 176 bölgede orman yangını çıktı. Türk Hava Kurumu derhal müdahale etti, 176 bölgede orman yangını çıktığından kimsenin haberi bile olmadı. Çünkü devlet görevini yapıyordu. Yangın başladığı andan itibaren müdahale ediyorlardı, uçaklar vardı, pilotlar vardı, hemen müdahale vardı. (Şimdi) Bunların hiçbirisi yok. Bizim ormanların yüzde 98’i, yüzde 99’u kayalıklarda, vadilerde, koylarda.
Yani insanın yangını söndürmek için ulaşamayacağı veya araçların ulaşamayacağı yerlerde. Buna ancak havadan müdahale ederisiniz. Onun için de yangın söndürme uçaklarının olması lazım. Helikopterlerin de kendine göre riskleri var. Pervane döndüğü zaman çam kozalaklarını daha da uzağa itiyor ve yangını büyütüyor aslında.
“THK’YI ESKİ GÖRKEMLİ GÜNLERİNE KAVUŞTURUN”
Devleti tanıyan, devleti bilen bir kişi olarak hükümete samimi çağrıda bulunuyorum. Türk Hava Kurumu’nu yeniden eski görkemli günlerine kavuşturun. Türk Hava Kurumu’nun devletin ihalesine girmesine gerek yok. Bu konuda gerekirse bir yasal düzenleme yapılsın.
Versinler kanun teklifini, biz de ‘evet’ diyeceğiz. Onlar vermiyorsa biz verelim, ‘evet’ desinler. Yangın söndürme olayı yıllık ihalelerle yapılmaz. Dünyanın hiçbir ülkesinde de böyle bir garabet yoktur. 10 yıllık, 15 yıllık yaparsınız, ona göre insanlar uçaklarını alırlar.
“HER OLAY ÇIKTIĞINDA SANKİ YENİDEN ÇIKMIŞ GİBİ KABUL EDİYORLAR”
Buradan (bu noktadan) Türkiye’nin çıkması lazım. Var olan sistemin Türkiye’yi nereye getirdiğini hep beraber görüyoruz. Her olay çıktığında sanki yeniden çıkmış gibi kabul ediyorlar. Sel geliyor, sanki ilk defa bu sene sel geldi diye görüyoruz veya öyle anlatıyorlar.
Yangın oluyor, sanki Türkiye’de ilk kez orman yangını oluyor… Ya bugüne kadar hep oldu… Günlerdir çözülmüyor. Nerede uçaklar? İHA’ların da süratle devreye konulması lazım. Yaz aylarında bu böyledir, bu gerçeği görmesi lazım devleti yönetenlerin. Ama devleti yönetenler bu gerçeği görmüyorlar. Kendine 13 uçak alacağına, bir tane yeter kardeşim ya, 12 tane de yangın söndürme uçağı alsaydın.”
Üç tarafı denizlerle çevrili olan Türkiye, son birkaç gündür ülkenin dört bir yanından gelen yangın haberleriyle sarsılıyor. Manavgat, Muğla, İzmir, Adana ve Mersin başta olmak üzere Türkiye’nin birçok ili yangınlara teslim olmuş durumda. Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan yapılan son açıklamalara göre toplam 85 adet orman yangınından 74 tanesi kontrol altına alınırken, 11 tanesi halen devam etmekte.
Ülkenin dört bir yanında yaşanan orman yangınları sebebiyle on binlerce hektar alan küle dönmüş durumdayken, bir taraftan da yeşillendirme çalışmaları başlatılıyor. Bu kapsamda TEMA Vakfı, yangında küle dönen ağaçların yerine yenilerinin ekilmesi için “Hep Birlikte Yaşamı da Umudu da Yeniden Yeşerteceğiz!” adı altında bir kampanya başlattı. Tüm Türkiye’nin ilgisini çeken bu kampanya dahilinde her 10 TL karşılığında 1 fidan dikilecek.
TEMA Vakfı Başkanı, toplanan bağışların OGM’ye aktarılacağını açıkladı:
Bugün Kafa Radyo’da bir programa konuk olan TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, #YenidenYeşerteceğiz kampanyası kapsamında toplanacak olan bağışların, Orman Genel Müdürlüğü’ne aktarılacağını açıkladı.
Açıklamasında toplanan fonun Orman Genel Müdürlüğüne aktarılacağını belirten Ataç, fidan dikilecek alanların Orman Genel Müdürlüğü inisiyatifinde olduğunu; bu nedenle koordinat veremediklerini ancak alanı takip ettiklerini belirtti.
TV100’den Birsen Altuntaş’ın haberine göre proje seçimi konusunda oldukçe titiz olan Borak, bir filmle prensipte anlaştı.
Borak, Mehmet Demir Yılmaz’ın hem senaryosunu yazdığı, hem de yönetmen koltuğunda oturacağı “Kum Zambağı” filmiyle el sıkıştı. Filmde Borak, ödüllü oyuncu Mert Turak’la kamera karşısına geçecek.
Daha önce Sarp Levendoğlu, Sevcan Yaşar ve Kazım Karakadıoğlu’nu buluşturan “İki İyi Çocuk” filmini çeken Yılmaz’ın yeni filmi “Kum Zambağı”nın çekimlerinin Eylül ayında Adana’da yapılması planlanıyor.
2015-2017 yılları arasında Sakarya Valiliği görevinde bulunan Hüseyin Avni Coş, evine giderken geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybetti.
Aksaray, Kırklareli, Aydın, Adana ve Sakarya Valiliği görevlerinde bulunan Hüseyin Avni Coş, evine giderken geçirdiği kalp krizi sonucu 62 yaşında hayatını kaybetti.
Bir dönem Aksaray, Kırklareli, Aydın, Adana ve Sakarya Valiliği görevlerinde bulunan Hüseyin Avni Coş, yaşamını yitirdi.
2017 yılında merkeze alınan ve İstanbul İstinye’de yaşayan 62 yaşındaki Hüseyin Avni Coş, akşam saat 22.00 sıralarında asansöre binerek evine giderken fenalaştı. Hastaneye kaldırılan Vali Coş burada yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak yaşamını yitirdi.
HÜSEYİN AVNİ COŞ KİMDİR?
Hüseyin Avni Coş, 1959 senesinde Isparta’da doğdu. 1976 senesinde Eğirdir Lisesi’nden mezun olan Coş, aynı sene Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesi’nde eğitime başladı. 1977 senesinde Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin İktisat ve Maliye Bölümü’ne geçiş yaptı ve 1981 senesinde buradan mezun oldu. 1982 senesinde Antalya Maiyet Memuru olarak Mülki İdare Amirliğine başladı. Kaymakamlık stajı esnasında Burdur Bucak ilçesinde Kaymakam Vekilliği ve Belediye Başkanlığı yaptı. 1983 senesinde 69. dönem Kaymakamlık Kursunu “Üstün Başarılı” derecesiyle bitirdi.1988 senesinde İçişleri Bakanlığınca düzenlenen yabancı dil kursunu bitiren Coş, bir yıl süreyle ABD’ye gönderildi. 1989 senesinde Türkiye’ye döndükten sonra Siirt- Şirvan kaymakamlığına atandı.
YILIN VALİSİ SEÇİLMİŞTİ
30 Ocak 2003 Tarih ve 2003/5221 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile Bingöl Valiliğine atanan Hüseyin Avni Coş, 01.05.2003 tarihinde oluşan Bingöl depreminin ardından oluşan problemlerin hızlı bir şekilde onarılması ve özellikle kış gelmeden afetzedeler için yapılan kalıcı konutların tamamlanmasında büyük katkıları hasebiyle Genç Girişim ve Yönetişim Birliğince “Yılın Valisi” seçildi.
SON OLARAK SAKARYA VALİLİĞİ GÖREVİNİ ÜSTLENMİŞTİ
Hüseyin Avni Coş, sonrasında sırasıyla 1 Aralık 2003 tarih ve 2003/6478 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile Aksaray Valiliğine, 30 Aralık 2005 tarih ve 2005/9864 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla Kırklareli Valiliğine, 11 Haziran 2009 tarih ve 2009/15064 Sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile Aydın Valiliğine atandı, bu görevinden sonra da 17 Ağustos 2011 tarih ve 2011/2153 Sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile Adana Valiliğine atandı. 23 Mayıs 2014 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan valiler kararnamesi ile Sakarya valiliğine atanan Vali Hüseyin Avni Coş, 2017’ye kadar bu görevini sürdürdü.
YHT karşılaması çok konuşulmuştu
Açılışı Ankara’da yapılan içinde dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da içinde bulunduğu Piri Reis Yüksek Hızlı Treni Sakarya’nın Arifiye ilçesi Garı’nda durmayınca burada Vali Hüseyin Avni Coş ile birlikte bekleyen yaklaşık 200 kişi hayal kırıklığı yaşamıştı
Özellikle son günlerde hem Türkiye hem de dünya gündemine oturan yangınlar herkesin dikkatini çekiyor. Yangınlarla birlikte ülkemizin “Yangın Filosu” yeniden gündeme girmiş ve bunun üzerine Tarım ve Orman Bakanı bir açıklamada bulunmuştu.
Bu olaylarla birlikte sosyal medya üzerinde pek çok yürek burkan fotoğraf paylaşılmıştı. Paylaşılan pek çok fotoğrafta yangında canını vermiş hayvanlar vardı ve bu fotoğraflar insanları derinden etkilemişti. Ancak bazı fotoğrafların gerçek olmadığı ortaya çıktı.
‘Sahte’ Manavgat yangını fotoğrafları
Doğrula.org’un derlediği bilgilere göre sosyal medyada yangınla ilgili paylaşılan pek çok hayvan fotoğrafı aslında farklı tarihlerde, başka yangınlarda ve farklı olaylarda çekildi. Maalesef ki bu tarz yanlış bilgiler, özellikle sosyal medyada ve resmi kaynaklarda sıkça paylaşılıyor.
İşte o fotoğraflar:
Yangından dolayı ölen kaplumbağanın bu fotoğrafı aslında İran’ın Pasargad şehrinde 2010 yılında çıkan bir yangına ait.
2018 yılında National Geographic tarafından paylaşıldı. Fotoğrafın ABD’nin Kaliforniya çıkan yangına çekildiği iddia ediliyor.
2017 yılında Manavgat’ta trafodan çıkan yangının ardından çekilen bu fotoğrafta yaşamını yitiren hayvanlar görülmekte.
Bu fotoğraf ise 2020 yılında Avusturalya’da çıkan ünlü yangında çekilmişti.
Teyit.org’un özellikle incelediği bu fotoğraf, 2018 yılında Los Angeles’taki bir yangının ardından çekilmiştir.
Bu fotoğrafın 2015 yılında Cudi Dağı’nda çıkan bir yangında çekildiği ortaya çıktı.
Bu kaplumbağa fotoğrafının ise 2020 yılında Hatay’da çıkan yangında çekildiği ortaya çıktı.
Bu fotoğrafta gördüğümüz sansar ise geçtiğimiz günlerde yaşanan Adana yangınından kurtarıldı.
Bu fotoğrafın ise 2017 yılında Yunanistan’da çıkan bir yangına ait olduğu belirtiliyor.
Bu fotoğrafta yine 2020 yılında Avusturalya’da çıkan yangında çekilmiştir.
Bu fotoğraf ise 2020 yılında İran’da çıkan bir yangına ait.
Son Dakika Haberleri – Güncel Haberler https://www.ulkugundem.com/sosyal-medyada-paylasilan-sahte-manavgat-yangini-fotograflari-aslinda-nerede-ve-ne-zaman-cekildi/
Video oyun şirketi Epic Games ile Apple’ın arasının bir süredir açık olduğu, sektörü yakından takip eden herkes tarafından bilinen bir gerçek. Bilmeyenler için kısa bir özet geçmek gerekirse Apple’ın mobildeki yayıncılara uyguladığı komisyonlardan bıkan Epic Games, App Store üzerindeki Fortnite Mobile’a uygulama içi satın alımlar ekleyerek Apple’ı yok saymıştı. Bu yöntem yüzünden uygulama içi satın alımlardan komisyon alamayan Apple ise çareyi Fortnite’ı mağazadan kaldırmakta bulmuştu.
Cupertino’lu teknoloji devi ile Epic Games arasındaki dava görülmeye devam ederken konuya enteresan bir isim dahil oldu. Sosyal medyada yaptığı her paylaşımla gündem olan Tesla ve SpaceX CEO’su Elon Musk, Twitter hesabından yaptığı bir paylaşımla Apple vs. Epic davasındaki tarafını belli etti.
Elon Musk, Epic’i destekliyor
Tesla ve SpaceX’in sahibi Elon Musk, Epic Games ile Apple’ın karşı karşıya geldiği dava hakkında Twitter hesabından yaptığı patlaşımda, “Apple’ın App Store’daki ücretlendirmesi, internette fiili bir küresel vergilendirmedir. Epic haklı” ifadelerini kullandı. Bu açıklama ile Elon Musk da bu davaya taraf olan kişiler arasındaki yerini almış oldu. Bu Tweeti atan Musk’ın, iPhone kullanıyor olması ve tweeti bir iPhone’dan atması da ayrıca dikkat çekti.
Öte yandan tweeti gören birçok Twitter kullancıısı, Musk’ı eleştiri yağmuruna tuttu. Bazı kullanıcılar “Tesla araçların süper şarj girişlerinin modifiye edilmesini engellemenin aynı mantıkta” olduğunu, bazıları ise eğer böyle düşünüyorsa o zaman Apple’a rakip bir marka çıkarması gerektiğini söyledi.
Epic Games ile Apple arasındaki bu anlaşmazlık günden güne daha da büyüyor. Dünya devi markalar ve ünlü isimler ise yavaş yavaş bu davada bir taraf seçiyor.
Sizce Epic Games vs Apple davasında kim haklı? Fikirlerinizi yorumlarda belirtmeyi unutmayın.
MedyaRadar’ın haberine göre konuya ilişkin sosyal medyadan paylaşım yapan gazeteci Uğur Dündar, Saray’ın harcamalarına anımsatarak yeterli sayıda yangın söndürme uçağı olmadığını ifade etti.
Dündar Twitter’dan yaptığı paylaşımda şunları söyledi: “Cumhurbaşkanlığına 13 uçak almak için para var. Saraylar yaptırmaya para var. Bakanların Kıbrıs’a 8 ayrı özel uçakla gitmelerine para var. Yeterli sayıda yangın söndürme uçağı almaya para yok!..”
Takvim Gazetesi’nden Doğan Savaş’ın haberine göre çıkardığı parfüm markasının satışlarının çok iyi gittiğini söyleyen Emel Yıldırım, “Yakında güzellik merkezi açacağım. Bunun için eğitim alıyorum” diye konuştu.
TV100’den Birsen Altuntaş’ın haberine göre Çağlar Ertuğrul, Mesut Akusta, Deniz Baysal, Ezgi Şenler, Tuncer Salman, Ezgi Eyüboğlu ve Atılay Uluışık gibi ünlü isimleri buluşturan dizinin yeni sezon çekimleri başlıyor.
Yeni sezon öncesi diziye bomba bir transfer yapıldı. Son olarak “Uyanış Büyük Selçuklu” dizisinde Hasan Sabbah rolüne hayat veren Gürkan Uygun “Teşkilat”a katıldı.
Başarılı oyuncu bu sezon çok sayıda projeden de teklif almıştı.
Kurtlar Vadisi’nde hayat verdiği ‘Memati’ karakteriyle hafızalarda yer eden, ardından diziden ayrılıp birçok önemli projede yer alan Uygun’un yeni rolü merak konusu oldu.
Korku temasına sahip oyunlar, çoğu zaman başa çıkması zor, ancak bazı oyuncıular için tadına doyulmayan bir konsept içerirler. İnsanı oturduğu yerden zıplatan oyunlar sık sık piyasaya sürülmese de zaman zaman başarılı yapımlar görmek mümkün. Örneğin Hideo Kojima‘nın P.T. isimli iptal edilen oyunu bunlardan birisiydi.
2000’li yıllardan itibaren çıkan başarılı korku oyunları hâlâ bir nebze de olsa türün sevenleri için aradığı dozu bulmalarına yardımcı oluyor. Bu içeriğimizde son dönemlerin en sevilen ve en iyi korku oyunları listesine yakından bir göz atıyoruz.
Son dönemlerin en sevilen korku oyunları:
Slender: The Eight Pages SOMA Five Nights at Freddy’s INSIDE Dead Space 2 Layers of Fear Until Dawn The Evil Within Resident Evil 7: Biohazard Alien: Isolation Fatal Frame II: Crimson Butterfly Amnesia: The Dark Descent Outlast Silent Hill 2
Slender: The Eight Pages
Geliştirici: Parsec Productions
Parsec Productions tarafından ve ücretsiz dağıtılan Indie korku oyunu Slender: The Eight Pages, kısa olmasına rağmen korku oyunu severlere gerçekten yüksek nabızlı dakikalar yaşatabiliyor. Basit grafikleriyle ve bağımsız yapımcısıyla oyunların efektif olması için büyük bütçelere ihtiyacı olmadığını kanıtlayan Slender, tıpkı oldukça etkili olan düşük bütçeli “Buluntu” korku filmleri gibi biz oyuncuları oldukça fazla korkutmayı başarıyor.
Karanlık ormanda dolaşarak notları bulmaya çalıştığımız ve ünlü Dark Web canavarı Slender Man’den kaçtığımız oyun, grafikleri kötü olsa da karanlığın içerisindeki kötülükler temasını ve karanlıktan kaçış konseptini oldukça gerçekçi ve heyecanlı bir şekilde bizlere yansıtabiliyor. Slender, genel yapısı itibarıyla sözde Dark Web’den fırlamış ürkütücü videolara benziyor.
SOMA
Geliştirici: Frictional Games Puan: 10/10 Boyut: 25 GB
Efsane korku oyunu Amnesia: The Dark Descent’in yapımcılarının piyasaya sürdüğü bir başka korku oyunu olan SOMA; kimlik, bilinç ve insan olmanın ne anlama geldiğine değinen sarsıcı bir hikâyeye sahip bilim kurgu, korku oyunu. Hem eleştirmenler hem de oyuncular tarafından oldukça fazla beğenilen SOMA, makinelerin kendini insan sanmaya başladığı okyanus altı bir tesiste, ana karakterimizin dış dünyayla ilişkisi olmadan hayatta kalmaya çalışmasını anlatıyor.
Tıpkı Frictional Games’in önceki korku oyunları gibi düşmanların arasından gizlice sıyrılarak gizemi çözmeye ve hayatta kalmaya odaklanan SOMA; kötülükten gizlenmenin heyecanını ve bir şeyden kaçmanın gerilimini, karanlık atmosferiyle beraber oldukça başarılı bir şekilde bizlere yansıtabiliyor.
Five Nights at Freddy’s
Geliştirici: Scott Cawthon Puan: 9/10 Boyut: 250 MB
Indie korku oyunu dünyasının en tanınan ve sevilen korku oyunlarından olan Five Nights at Freddy’s, sizleri Freddy Fazbear’s Pizza dükkanında korku dolu gecelere davet ediyor. Gündüzleri pizza dükkanının maskotları olan Freddy Fazbear ve iki arkadaşı, geceleri biz oyunculara gerçekten de sıkıntılı ve korkulu saatler yaşatıyor.
Freddy Fazbear’da gece bekçiliği yaptığımız bu oyunda, korku filmlerinden fırlamış gece kameralarından Freddy ve arkadaşlarını gözlemliyoruz. Her gece, pizza dükkanının bütçe kesintilerinden dolayı kısıtlı elektriğe sahip olduğumuz Five Nights at Freddy’s oyununda, Freddy ve arkadaşlarının yerlerinde olup olmadığını yoklamak ve kendimizi korumak için çok sınırlı zamanımız oluyor.
INSIDE
Geliştirici: Playdead Puan: 10/10 Boyut: 3 GB
Eğer LIMBO’yu oynadıysanız ve sevdiyseniz, INSIDE kesinlikle bir göz atmanız gereken bir diğer Indie korku oyunu. Karanlık, rahatsız edici bir distopyada yapayalnız kalmış bir çocuğu oynadığımız INSIDE, 2.5 boyutlu yapısı ve basit grafikleri ile oldukça korkutucu bir oyun olarak karşımıza çıkıyor.
Oyun boyunca terk edilmiş isimsiz bir çocuk olan karakterimiz ile birlikte karanlık ve rahatsız edici distopyada bulunan bir proje merkezinde kendimizi belli etmeden ve engellerden kaçarak hayatta kalmaya çalışıyoruz. Yine basit grafikler ve rahatsız edici sanat tasarımı ile INSIDE, düşük bütçeli oyunların da başarılı olabileceğini bizlere gösteriyor.
Dead Space 2
Geliştirici: Visceral Games Puan: 9/10 Boyut: 10 GB
2008 yılında Electronic Arts tarafından piyasaya sürülen Dead Space ile başlayan bu korku serisi Dead Space 2 ile birlikte korkuyu, heyecanı ve adrenalini bir üst seviyeye taşımayı başarıyor. Oyun dünyasının en korkunç uzay temalı korku oyunlarından biri olan Dead Space 2, zaten atmosferiyle ve izolasyonu ile korkunç olan uzay ortamını daha da korkunç bir hâle getiriyor.
USG Ishimura uzay gemisinde yaşanan kaza sonucunda ölen mürettebat “Necromorphs” adı verilen yaratıklar hâlinde tekrar canlanırken ana karakterimiz Isaac ile birlikte bu karanlık ve oldukça rahatsız edici ortamda tek başımıza hayatta kalmaya çalışıyoruz. Bedensel korku temasının üst düzey olduğu Dead Space 2, H.P. Lovecraft vari kozmik korku öğelerine de ev sahipliği yapıyor.
Layers of Fear
Geliştirici: Bloober Team SA Puan: 9/10 Boyut: 5 GB
Ağırlıklı olarak bizleri gerim gerim geren hikâyeye ve keşfe odaklanan bir oyun olan Layers of Fear, Viktorya dönemi gotik elementleri modern korku teknikleri ile birleştirerek gerçekten ortaya eşsiz bir iş çıkarıyor. Çıktığı 2016 yılında en iyi korku oyunu ödüllerini toplayan Layers of Fear, birinci şahıs kamera açısıyla ve psikedelik korku temasıyla bizleri koltuklarımızdan sıçratmayı başarıyor.
Görsel tasarım ve sesler bakımından oldukça üst düzey bir iş ortaya koyan Layers of Fear’da tek amacı resimlerini tamamlamak olan garip bir ressamı canlandırıyoruz. Ressamın kırılgan ve çökmekte olan ruh hâlini bizzat deneyimlediğimiz Layers of Fear, kameranın her açı değiştirmesinde değişen ortamı ile bizlere zor saatler yaşatıyor.
Until Dawn
Geliştirici: Supermassive Games Boyut: 38 GB
Hepimizin bildiği ve sevdiği, Heavy Rain ekolünden gelen Until Dawn, yaptığımız seçimlerle, karanlık atmosferiyle ve insanı gerçekten geren hikâyesiyle PlayStation 4 için yapılmış en iyi korku, gerilim oyunlarından biri olarak karşımıza çıkıyor. Kendini maceranı seç konseptiyle başlayıp yaptığımız seçimler sonucunda oldukça karanlık bir hâl alan Until Dawn, kızılderili mitleri ile modern korku tekniklerini başarılı bir şekilde harmanlıyor.
Yaptığımız seçimlere göre şekillenen Until Dawn, birçok kült olmuş korku filmi tekniğini de içerisinde barındırıyor. Genel olarak 13. Cuma ve Freddy Krueger filmleri tarzından Slasher yapıya sahip olarak başlayan Until Dawn, yaptığımız seçimler sonucunda daha fantastik ve gerilimli bir hikâyeye doğru evriliyor.
Tanga Gameworks bünyesinde çalışan ve zamanında çeşitli Resident Evil oyunlarını yaratan Shinji Mikami tarafından geliştirilen The Evil Within, Uzak Doğu temalı korku oyunlarının en sağlam isimlerinden biri. Hayal ile gerçeğin birbirine karıştığı ve bedensel korkunun hat safhalarda olduğu psikedelik yapıya sahip The Evil Within, gözünüzü kırpmadan oynayacağınız bir korku oyunu.
Oyunda yer alan karanlık, korkutucu mekan tasarımları ve grotesk canavarlarıyla da oldukça takdir edilen The Evil Within, heyecan ve gerilim duygularını bizlere yansıtırken anksiyetemizin de tavan yapmasını sağlıyor. Silent Hill oyunlarından da büyük derecede ilham alan The Evil Within, oyuncuları uzun saatler süren tekinsiz bir psikolojik korku yolculuğuna çıkarıyor.
Resident Evil 7: Biohazard
Geliştirici: CAPCOM Puan: 9/10 Boyut: 24 GB
Gelişen teknoloji ve oyun dünyası ile birlikte artan grafik kalitesini sonuna kadar kullanan Resident Evil 7: Biohazard, bizlere soluk bile alamayacağımız bir oynanış sunuyor. Genel olarak sevilmeyen Resident Evil 5 ve 6’dan sonra birincil kamera bakış açısına geçen ve FPS’nin getirdiği izolasyonu sonuna kadar kullanan Resident Evil 7, modern korku filmlerinin kült korkutma tekniği “Jump Scare” öğelerinden de sonuna kadar faydalanıyor.
Her köşesinde bir aksiyon barındıran ve FPS bakış açısıyla bizleri gerim gerim geren Resident Evil 7, zombi temalı korku oyunlarının en sağlam ismi olma unvanını elinde tutuyor. Resident Evil serisini bir nevi sonundan döndüren Resident Evil 7’yi hâlâ oynamadıysanız, bu oyuna mutlaka göz atmanızı öneriyoruz.
Kozmik, uzay korku temasının bir diğer başyapıt oyunu olan Alien: Isolation, çok sevilen Alien korku filmi serisinin karanlık, rahatsız edici atmosferini oyun konsollarımıza ve bilgisayarlarımıza getiriyor. Çok sevilen ve kült olan ilk filmin izinden giden Alien: Isolation, klostrofobik atmosferi ve bir alçalıp bir yükselen temposu ile bizleri nefes nefese bırakan bir oyun.
Küçük uzay gemisinin içerisinde bizleri kovalayan Xenomorph karşısında baş karakterimizin yaşadığı çaresizliği ve korkuyu aynen hissettiğimiz bu Alien: Isolation kadar stresli olan piyasada çok az oyun bulunuyor. Her ne kadar kendimizi savunmak için bazı araçlara sahip olsa da genel olarak korkutucu Xenomorph’tan kaçmanın stresini bu oyunda sonuna kadar hissediyoruz.
Fatal Frame II: Crimson Butterfly
Geliştirici: Tecmo
Found Footage yani Buluntu film ekolü benzeri yapıya sahip olan ve bu konsepti Japon korku temalarıyla birleştiren Fatal Frame II: Crimson Butterfly, dünya dışı varlıklar karşısında kendimizi en savunmasız hissettiğimiz oyunlardan birisi. 2003 yılında PlayStation 2 özel oyunu olarak çıkan Crimson Butterfly, oynanış bakımından TPS türünde ve bir “Hayalet Köyü” keşfetmeye gelen iki kız kardeşi canlandırıyoruz. Sahip olduğumuz kamera ile çektiğimiz görüntüler ise yüksek oranda Jump Scare yaşamamıza neden oluyor.
Korku oyunları genel olarak hayaletler ve ruhlar gibi doğaüstü varlıklardan kaçmak üzerine kurulsa da Crimson Butterfly’da bu doğaüstü varlıklar ile etkileşime geçip korkularımızın üzerine gitmek zorunda kalıyoruz. Farklı oynanış mekanikleri ve hikâyesiyle Fatal Frame II: Crimson Butterfly benzeri bir hayalet korku oyunu piyasada bulunmuyor.
Amnesia: The Dark Descent
Geliştirici: Frictional Games Puan: 10/10 Boyut: 3 GB
SOMA oyunuyla beraber iyice tanınan Frictional Games’in şaheseri olan, psikolojik korku oyunlarının en tanınan ve sevilen isimlerinden Amnesia: The Dark Descent, bizleri karanlık ve rahatsız edici bir kabusun içerisine sürüklüyor. Karanlık ve korku dolu bir kaleyi keşfettiğimiz oyunda her köşeden bizleri koltuklarımızdan zıplatacak bir şeyler çıkabiliyor.
Oyundaki karakterimizin aklını kaçırma noktasına getiren doğaüstü yaratıklara ev sahipliği yapan Amnesia: The Dark Descent, eleştirmenlerden ve oyunculardan aldığı övgüleri sonuna kadar hak ediyor. Günümüzde çıkan birçok hayatta kalma korku oyununa da ilham kaynağı olan The Dark Descent, heyecanı bir an bile düşmeyen oyunlardan.
Outlast
Geliştirici: Red Barrels Puan: 10/10 Boyut: 5 GB
FPS türünde belki de en iyi korku oyunlarından biri olan Outlast, sizleri kabus üzerine kabus göreceğiniz gecelere mahkum edebilir. Korku filmlerinde oldukça fazla kullanılan terk edilmiş akıl hastanesi temasını alıp her saniye FPS bakış açısında suratınıza fırlayan Jump Scare’ler ile destekleyen Outlast, gelmiş geçmiş en iyi korku oyunlarından biri olarak listemize ikinci sıradan giriyor.
Sakin sakin odaları kontrol etmenin bile bir işkenceye dönüştüğü Outlast’te, terk edilmiş akıl hastanesini oda oda dolaşarak saklı kalmış gerçekleri gün yüzüne çıkarmaya çalışıyoruz. Oyunu en iyi korku oyunları arasında ilk sıralara yükselten olay ise karşılaştığımız hiçbir tehdit ile savaşamamız. Bu çaresizlik Outlast normalde olacağından birkaç kat daha fazla korkuyu ve heyecanı bünyesinde barındırabiliyor.
Silent Hill 2
Geliştirici: Konami, Team Silent
Listemizin sonuna gelirken bizleri korku oyunları kategorisinde bir kült hâline gelen Silent Hill 2 karşılıyor. Bu listede bulunan ve bulunmayan birçok hayatta kalma korku oyununa ilham kaynağı olan bir nesli gece ışıklar açık uyutan oyun Silent Hill 2, 2000’li yılların başında en çok sevilen ve övülen oyunlardan biri. Mükemmel bir korku oyunu olarak nitelendirilen Silent Hill 2, 2001 yılına kadar kullanılan tüm korku tekniklerini tek bir oyun çatısı altında başarılı bir şekilde topluyor.
Korkutucu terk edilmiş kasaba temasını doğaüstü varlıklarla birleştiren Silent Hill 2, teknik olarak bu temaları oyun dünyasıyla tanıştıran ilk ve en başarılı oyunlardan biri. Terkedilmiş kasabalar ve korkutucu doğaüstü varlıklarla yetinmeyen Silent Hill 2, psikolojik korku elementlerini de araya sıkıştırarak oyuncuların akıllarına girip kendi akıl sağlıklarından şüphe duymasın sağlıyor. Tüm bu bahsettiklerimiz dışında Pyramid Head gerçeği de kendine ait içerik oluşturacak arka plan hikâyesine ve metafora sahip.
BONUS: Silent Hills P.T.
Eğer yayınlansa bugün bu listenin ilk sırasında yer alacak oyun olan P.T. ne yazık ki oynanabilir demosunun ardından tamamen iptal edildi. Demosunu oynayı geçelim, izlemesi bile tüyler ürpertici olan P.T.’nin yönetmenliğini Hideo Kojima ve gerilim filmlerinin usta yönetmeni Guillermo del Toro üstleniyordu. Yeni bir Silent Hill oyun serisini başlatacak olan P.T.’nin iptal edilmesi, hâlâ birçok oyuncunun aşamadığı ve sinirlerini geren bir durum.
P.T.’nin demosu bile piyasada bulunan tüm yüksek bütçeli AAA korku oyunlarından daha korkunç olurken böyle bir oyunun iptal edilmesine hâlâ anlam verilemiyor. Ne yazık ki P.T., büyük ihtimalle hiçbir zaman konsollarımızda ve bilgisayarlarımızda yer alamayacak bir oyun.
Son dönemlerde çıkan en iyi korku oyunları nelermiş? Yakından baktığımız ve bu oyunları derlediğimiz içeriğimizin sonuna geldik. Oyuncular arasında büyük hayal kırıklığına sebep olan P.T. dışında, korku kategorisinde hâlâ birçok güzel yapım bulunuyor. Sizler korku oyunları hakkında neler düşünüyorsunuz? Sizce listede bulunan oyunlar aldıkları övgüleri hak ediyor mu? Görüşlerinizi ve düşüncelerinizi bizlerle yorumlar kısmından paylaşabilirsiniz.
Katıldığı yarışma programıyla milyonların tanıdığı bir isim haline gelen başpehlivan İsmail Balaban, annesinin nişanlısı hakkında söylediği, “Nişanlının adını ağzına alma, o bıraktığın gittiğin kız değilmiş oğlum. Tam bir yılan. Beni burada öldürdüler oğlum, ben ölümlerden döndüm. Hiçbir şekilde onun adını anma orada” sözleriyle büyük şok yaşamış daha sonra nişanlısıyla görüşmüştü.
Balaban’ın nişanlısı Gamze Atakan ise, “Seninle İstanbul’a gittiğimizde benim görünmemden başlayan bir problem oluştu. Oradan sonra ne olduğunu anlamadım. Nişanlı olduğun için SMS gelmez gibilerinden olaylar döndü. Bıraktığın Gamze’yim… Dört aydır sürekli evdeyim. Seni takip ediyorum. Yemek yemiyorsun bende yemiyorum. Seninle yatıp kalkıyorum. Kafana takacak bir olay yok. Büyük mesele yok. Seni çok seviyorum biliyorsun. Kendine iyi bak. Bunları düşünüp, kafana yorma. Yarışmana odaklan.” demişti.
TV100’de yer alan habere göre yaşanan tüm bu olayların ardından Balaban’ın nişanlısı Gamze Atakan ile ayrıldığı iddia edildi. Ayrılığa ispat olarak iki ismin takipleşmemesi gösterildi.
Bildiğiniz üzere neredeyse son 10 yıldır sinema dünyasını “evrenler” ele geçirmiş durumda. X-Men filmlerinin, Spider-Man filmleri ile başlattığı bu süper kahraman temalı evrenler, Avengers ve MCU ile doruk noktasına ulaşmış oldu. Avengers filmlerinden sonra ise ilk 1-2 film ile başarı yakalayan serilerin, evrenleşme yoluna gittiğini görmeye başladık.
Korku Seansı serisi ise gerçek hayatta yaşamış demonoloji uzmanı Ed ve Lorraine Warren çiftinin kariyerleri boyunca dâhil oldukları bazı paranormal olaylara yoğunlaşıyor. Warren çiftinin o kült mecradaki popülerliğini ve uzun kariyerlerini düşününce; The Conjuring serisinin bir evren hâline gelmesi çok da absürt bir durum değil aslında. Bu içeriğimizde “Korku Seansı serisi hangi sırada izlenmeli?” sorusunun yanıtına bakıyor ve evrendeki bazı kilit olayları kronolojik olarak sıralıyoruz.
Not: Bu içerik, daha önce serinin hiçbir filmini izlemeyen okurlarımız için ufak tefek ipuçları içerebilir. Fakat Korku Seansı evreni; tek bir içerikte değinemeyeceğimiz kadar fazla detay içeriyor.
Korku Seansı serisi izleme sırasına başlamadan önce: Korku Seansı evrenindeki bazı önemli olayların kronolojik sıralaması:
5. – 10. yüzyıl arası, Karanlık Çağ Romanya’sı (The Nun): Şeytan’a tapan St. Carta Dükü, bu dönemde Romanya’da bir kale inşa ettiriyor. Bu kalede yeraltı dünyasının kapılarını açmaya çalışan Dük, Katolik Kilisesi tarafından durduruluyor. Bu kale ise rahibelerin geçidi kapalı tutmak için yüzyıllar boyunca sürekli dua ettiği bir manastır hâline geliyor. 1673, Meksika (The Curse of La Llorona): 17. yüzyılda yaşayan bir anne, kocasının kendisini aldatması sonucu cinnet geçirip çocuklarını öldürüyor ve lanetleniyor. 1863, ABD (The Conjuring): Bathsheba isimli cadı, bebeğini şeytan için kurban edip, ardından intihar ediyor. Ölmeden önce de kendi topraklarına sahip olacak olan herkesi lanetliyor. 1940’lar, Romanya (The Nun): İkinci Dünya Savaşı sırasında atılan bombalar, katedraldeki geçidin yeniden açılmasına sebep oluyor. 1946, ABD (Annabelle: Creation): Mullins ailesinin kızı Annabelle trafik kazasında hayatını kaybediyor. Kızlarını yeniden görmek için sürekli dua eden çiftin dualarına bir iblis yanıt veriyor ve çifti kandırarak ünlü Annabelle oyuncak bebeği yapmalarını sağlıyor. 1971, ABD (Annabelle Comes Home): Daha sonra Korku Seansı filmlerini izleme sırası alt başlığında bahsedeceğimiz birkaç olaydan sonra Warren çifti, Annabelle bebeğini kontrol altına alıyor ve evlerinde bulunan meşhur paranormal müzesine hapsediyor.
The Conjuring evrenindeki asıl olayların birçoğu 20. yüzyılda geçse de filmlere yakıt olan birçok olayın tohumu aslında yıllar yıllar öncesinde atılıyor. Minimum spoiler ile Korku Seansı serisindeki bazı kilit noktaları, ancak bu kadar detaylı verebiliyoruz. Şimdi ise gelin hep birlikte Korku Seansı serisinin kronolojik olarak doğru izleme sırasına bakalım.
Korku Seansı serisi kronolojik olarak hangi sırada izlenmeli?
The Nun (Dehşetin Yüzü) Annabelle: Creation (Annabelle: Kötülüğün Doğuşu) Annabelle The Conjuring (Korku Seansı) Annabelle Comes Home (Annabelle 3) The Curse of La Llorona (Lanetli Gözyaşları) The Conjuring 2 (Korku Seansı 2) The Conjuring: The Devil Made Me Do It (Korku Seansı: Beni Buna Şeytan Zorladı)
Valek’in ortaya çıkışı: The Nun (Dehşetin Yüzü)
Olayların yaşandığı tarih: 1952
Karanlık Çağ’da kapatılan cehennem geçidinin, 1940’lı yıllarda İkinci Dünya Savaşı sonucunda yeniden açıldığından bahsetmiştik. Geçitten çıkan ve The Conjuring evreninde büyük yere sahip olan iblis Valek ise bu geçitten çıkıyor. Manastırda bulunan rahibelerin arasına karışmak için rahibe kılığına giren Valek, manastırı adeta birbirine katıyor. Olayları keşfeden Vatikan ise Father Burke ile Sister Irene’i durumu araştırması için Romanya’ya yolluyor. Bu ikiliye yardım eden Fransız asıllı Kanadalı çiftçi Frenchie ise Valek’in manastırdan kaçış yolu oluyor.
Valek yetmez Annabelle de gelsin: Annabelle: Creation (Annabelle: Kötülüğün Doğuşu)
Olayların yaşandığı tarih: 1958
1946 yılında Mullins ailesinin başına gelen kötü olaydan bahsetmiştik. Bir trafik kazasında trajik şekilde kızlarını kaybeden çift, gözlerden uzak depresyon dolu bir hayat yaşamaya başlıyor. Kızlarını geri vermesi için sürekli tanrıya çağrıda bulunan çiftin çağrılarına ise hiç ummadıkları yerden bir cevap geliyor. Yoğun üzüntü duyan aileye musallat olan iblis, bu çifti kandırarak onlara sürekli kızlarını gösteriyor.
Ailenin oyuncak bebek ustası babası Samuel ise hiç de akıllıcı bir karar olmamasına rağmen kızlarının ruhunun içinde yaşayabileceği korkunç bir bebek yapıyor. Fakat işler kötüye gidiyor ve bir şekilde bu bebek incille kaplı odaya hapsediliyor. Bu olaylardan hemen hemen 10 yıl sonra çift yalnızlıktan sıkılıyor ve kapatılan bir yetimhane sonucunda ortada kalan çocuklara evlerini açıyor. Fakat çocuklar meraklı ve söz geçirmesi zor varlıklar. Bu nedenle Annabelle bir kez daha serbest kalıyor.
Korkunç bir hediye: Annabelle
Olayların yaşandığı tarih: 1970
Annabelle’in kaçışının ardından 12 yıl sonra bu sefer yeni evli ve bebek bekleyen John ve Mia çiftinin evine konuk oluyoruz. Doğum yapacak karısı için dünyanın en korkunç oyuncak bebeğini almaya karar veren John, bir gün içinde Annabelle bebeğinin olduğu kocaman kutu ile eve geliyor. Hemen ardından satanist bir tarikatın saldırısına uğrayan çift, Annabelle bebeği yüzünden açıklasak spoiler olacak nedenlerden ötürü paranormal sıkıntılar çekmeye başlıyor. Father Perez’in de çözmekte başarısız olduğu bu olaylar, ellerinde küçücük bebeği ile kalan genç çiftin hayatını kabusa çeviriyor.
Perron ailesi olayı: The Conjuring (Korku Seansı)
Olayların yaşandığı tarih: 1970-71
Annabelle filmiyle oldukça iç içe olan ilk film The Conjuring, aslında birçok olayın kökenini bizlere kısa kısa olsa da veriyor. Tabii o zamanlar biz bu ipuçlarının birçoğunu anlamıyoruz. İlk olarak Warren çifti bizlere The Nun filmindeki Frenchie karakterinin şeytan çıkarma sahnesini gösteriyor. Tabii Frenchie’ye neyin musallat olduğunu tahmin etmek zor değil. Ardından Annabelle’in John ve Mia çiftinin ardından bir sonraki durağının kim olduğunu öğreniyoruz. Warren çifti de Annabelle’i bu şekilde ele geçiriyor. Daha sonra filmdeki asıl olay Perron ailesinin musallat hikâyesi başlıyor. Gerçek olaylardan esinlenilen bu filmde belki daha sonra tekrar görebileceğimiz cadı Bathsheba’nın da kökeni kısaca anlatılıyor.
Annabelle Comes Home (Annabelle 3)
Olayların yaşandığı tarih: 1972
Annabelle’in bir önceki filmde Warren çifti tarafından nasıl ele geçirildiği anlatılmıştı. İlk filmdeki Perron ailesi olaylarının 1 sene sonrasında Warren çifti başka bir olayı araştırmak için şehir dışına çıkıyorlar. Burada hikâye boşluğu olduğunu belirtmekte fayda var. Zirâ bu yıllarda Warren çiftinin Amityville olayını araştırıyor olması gerekiyordu fakat The Conjuring 2’ye kadar Amityville olayından bahsedilmiyor. Yani arada 5 yıllık bir boşluk oluşuyor. Filme devam edecek olursak, Warren çifti kızları Judy’i bebek bakıcısı Mary Ellen’a bırakarak şehir dışına çıkıyor.
Tabii her klişe korku filminde olacağı gibi bebek bakıcılığı yapan biraz naif ve oldukça güzel kızımız, yine güzel olan fakat her işe burnunu sokmayı seven itici kız arkadaşını çalıştığı eve getiriyor. Kendi babasının ölümüne kasıtlı olmasa da sebep olan Daniela, Warren’ların paranormal müzesine giriyor ve ne cesaretse Annabelle’i kapatıldığı yerden dışarı çıkarıyor.
Karışık çerez paketinin leblebisi tadındaki film: The Curse of La Llorona (Lanetli Gözyaşları)
Olayların yaşandığı tarih: 1973
Bu filmde Warren çiftinin bulunmamasına ve Valek/Annabelle olayları ile bağlantılı olmamasına rağmen, The Curse of La Llorona hadi bunu da Korku Seansı evrenine sıkıştırıverelim denilmiş bir film. Ayrıca Annabelle filminde gördüğümüz ve başarısız olan Father Perez bu filmde yine başarısız oluyor. The Curse of La Llorona, zorlama birkaç bağlantının yerleştirildiği, evrenin en zayıf filmlerinden biri olarak karşımıza çıkıyor.
Enfield Olayı: The Conjuring 2 (Korku Seansı 2)
Olayların yaşandığı tarih: 1976-77
Serinin ikinci filmi olan The Conjuring 2, bu sefer Londra’da gerçekleşen ünlü Enfield Olayı’na yoğunlaşıyor. Warren çiftinin karıştığı en ünlü paranormal vakalardan biri olan Enfield Olayı, bekar bir anne ve 4 çocuğundan oluşan Hodgson ailesinin kızlarına musallat olan kötü bir ruh çevresinde dönüyor. Zamanında basında da epey popüler olan bu olay, Korku Seansı evreni içerisindeki baş kötü diyebileceğimiz iblis Valek’e bağlanıyor. Bu film ile birlikte The Nun, The Conjuring ve The Conjuring 2 şeklinde olan üçlemenin sonlandığını söyleyebiliriz.
The Conjuring: The Devil Made Me Do It (Korku Seansı: Katil Şeytan)
Olayların yaşandığı tarih: 1981
The Conjuring 2 ile evrendeki asıl hikâye örgüsü sonlanıyor ve 2021’de çıkacak olan son film The Conjuring: The Devil Made Me Do It ile seride yeni bir pencere açılıyor gibi duruyor. ABD tarihinde bir cinayet için ilk defa şeytanın suçlandığı The Devil Made me Do It davasından ismini alan filmde, Arne Cheyenne Johnson ve nişanlısı Peggy’nin ailesinin trajik musallat hikâyesi konu alınıyor. Bu yeni çıkacak filmde, evrene ve önceki filmlere oldukça fazla gönderme olacağını tahmin etmek zor değil.
Korku seansı serisi hangi sırada izlenmeli? Sorusunu yanıtladığımız ve Korku Seansı evreninde yaşanan olaylara, verebileceğimiz en az spoiler ile yakından baktığımız içeriğimizin sonuna geldik. Sizler de Korku Seansı evreninde beğendiğiniz veya beğenmediğiniz noktaları bizlerle yorumlar kısmından paylaşmayı unutmayın.
Son Dakika Haberleri – Güncel Haberler https://www.ulkugundem.com/tipki-marvel-gibi-buyuk-bir-evren-haline-gelen-korku-seansi-serisinin-kronolojik-siralamasi/