29 Ekim 2012 Pazartesi

Zayıflama cihazına dolandırıcılık davası

Zayıflama cihazını ABD-İsrail yapımı diye satan güzellik merkezi sahibine, 7 yıla kadar hapis istemi... Davacı, bozulan cihazın yerli olduğunu savundu
Anjelina Jolie, Victoria Beckham gibi ünlülerin de rağbet gösterdiği iddiasıyla zayıflama cihazı satan İstanbul'daki bir estetik ve güzellik Merkezi'nin sahibi S.A.'nun, dolandırıcılıktan 7 yıla kadar hipsi istendi. Selülitten ameliyatsız yüz gerdirmeye kadar vücudun çeşitli bölgelerinde deformasyonları önlemek için kullanılan elektropi cihazını "İsrail- ABD ortak yapımı" diyerek sattığı iddia edilen Sema Arabacıoğlu hakkında İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi'nde 'tacir ve şirket yöneticilerinin dolandırıcılığı' iddiasıyla dava açıldı.

'GERÇEK FİYATI BİN LİRAYMIŞ'İddianamede özetle şöyle denildi: "Sevim Semen, kansere yakalandığını öğrendikten sonra tekstil işini bırakarak estetik merkezi açmak istedi. Yeşilköy'de hayalini kurduğu estetik merkezini açan Semen'e, bir arkadaşının tavsiyesi üzerine bir zayıflama cihazı hakkında davetiye gönderildi. Davetiyede 'ABDİsrail ortak yapımı' yazıyordu. Ayrıca müşterilerin güven duyması için satış sonrası destek amacıyla bir pazarlama şirketi kurulduğu ifade ediliyordu. TSE ve Avrupa kriterlerine uygunluğu bulunan makinenin yurt dışından S.A tarafından ithal edildiği belirtiliyordu. Tanıtımlara inanan Semen de yaklaşık 45 bin lira karşılığında bu cihazı satın aldı. Ancak cihaz, çok geçmeden bozuldu. Tamirci de cihazı tamir edemeyince şüpheliyi arayan Semen, cihazı iade etmek istedi. Sonuç alamayınca cihazın nerede üretildiğini araştırdı ve cihazın yabancı değil Gün Medikal Ercan Gün tarafından üretilen yerli bir cihaz olduğunu öğrendi." Sevim Semen ifadesinde, "Cihazın fiyatının aslında bin lira olduğunu öğrendim" diyerek davalı S.A'ya 45 bin liralık maddi manevi tazminat davası da açtı.

'7 Ay sonra geri getirdi'

Bir önceki celsede ifade veren davalı Sema Arabacıoğlu "Benim güzellik merkezim var. 40 bin liraya bu zayıflama cihazını müştekiye sattım. Müştekiye ABD-İsrail ortak yapımı demedim. Faturalı satış yaptım. 7 ay sonra cihazı geri vermek istedi. Ayrıca ben bu cihazla ilgili herhangi bir ilan da vermedim. Sadece bu cihazın yazılımının ABDİsrail'den çıktığını, daha sonra tüm dünyaya yayıldığını söyledim. Suçlamayı kabul etmem" dedi. Davanın üçüncü duruşmasında cumhuriyet savcısı, aynı suçlamayla ilgili başka soruşturmaların da sürdüğünü belirterek davanın reddini istedi. Duruşma ertelendi. 

10 Ağustos 2012 Cuma

My Pavyon By Cenk Eren başarısını ispatladı

Açıldığı günden bugüne İstanbul’un eğlence hayatında yeni bir dönem başlatan “MY PAVYON BY CENK EREN” başarısını ispatladı…

Özlem Özgörkey - Serdar Adalı
Her hafta Çarşamba, Perşembe, Cuma ve Cumartesi gecesi açık olan mekanda eğlence saat 21.00’da başlıyor…

Cenk Eren’den önce muhteşem yorumuyla “Afet”in sahne aldığı “MY PAVYON BY CENK EREN” de süprizler tüm gece devam ediyor…

 İşletmeciliğini sektörün en başarılı isimlerinden Ali Sayar ve Sabi Totah’ın üstlendiği “MY PAVYON BY CENK EREN”de çok yakında süpriz isimlerde sahne alacak… Dün gece MY PAVYON BY CENK EREN’de eğlenenler arasında spor dünyasının başarılı ismi Fatih Terim ve ailesi, Özlem Özgörkey ve Serdar Adalı gibi birbirinden özel konuklar vardı…

23 Temmuz 2012 Pazartesi

BORÇLAR KAPIYA DAYANDI


ERCAN TİMUR


İş adamı Ercan Timur son dönemde İstanbul gecelerinde sık sık boy göstermeyi adet haline getirenlerden.
Lüks otomobillere binmeyi ve güzel kadınlara para harcamayı çok seven Ercan Timur şimdilerde ortada yok.

Borsacı olmamasına karşın kendisi için sosyetik borsacı yakıştırması yaptıran Ercan Timur, son dönemde ortalarda yok. 

Gazetecilere para vererek haber yaptırmaktan çekinmeyen Ercan Timur'un piyasaya biriken borçları sebebiyle ortadan kaybolduğu öne sürüldü.

Birçok firma ve bankaya verdiği yüksek faizli paraları alamayan Ercan Timur, kendi borçlarını da ödeyemeyince bunalıma girdi ve yurt dışına çıktı.

16 Haziran 2012 Cumartesi

İşadamı Kamhi'ye 12 hapis talebiyle dava açıldı

İSTANBUL - İşadamı Cefi Jozef Kamhi’ye 12, 'Yeşil' kod adlı Mahmut
Yıldırım’ın sağ kolu olduğu ve tefecilik yaptığı iddia edilen Bedirhan
Esenlik’e 21 yıla kadar hapis talebiyle dava açıldı.
Kamhi’nin Esenlik’i dolandırmaya çalıştığı, Esenlik’in de tefecilik ve tehdit
suçlamalarına yönelik suç işlediği iddiasıyla açılan soruşturma
tamamlandı. Cumhuriyet Savcısı İbrahim Kayapınar tarafından
hazırlanan iddianamede, Kamhi ve Esenlik müşteki şüpheli olarak yer
aldı. Mehmet Temel ve Moiz Mitrani ise şüpheli olarak gösterildi.
İşadamı Kamhi’nin 2009 yılında tanıştığı Esenlik’e ekonomik sıkıntıda
olduğunu söylediği anlatılan iddianameye göre, Esenlik, Kamhi’ye düşük
faizli para bulabileceğini söyledi ve Yasef Beraha’dan aldığı parayı
Kamhi’ye verdi. Kamhi’de buna karşılık 403 bin liralık senet ile toplam bir
milyon euroluk 5 seneti Esenlik’e verdi. Senetlerin bedelini de
Bodrum’daki yat limanı şirketinin hisselerini satınca ödeyeceğini belirtti.
Kamhi, savcılıkta verdiği ifade de senetlerin hiç birisine imza atmadığını
söyledi. Ancak emniyet ifadesinde senetlere tek imza attığını, kaşe
vurduğunu ifade etti. Senetler üzerindeki imzaların bilirkişi
incelemesinde hiçbirinin Kamhi’ye ait olduğunun tespit edilemediği
belirtildi. İddianamede, Kamhi’nin sonradan inkar etmek maksadıyla
farklı imzalarla senet tanzim ettiği daha sonra imzanın kendisine ait
olmadığını ileri sürerek dolandırıcılık suçunu işlediği belirtildi.
Kamhi’nin Bomrum’daki yat limanı hisselerini satmasına rağmen borcunu
ödememesi üzerine paranın asıl sahibi Yasef Beraha senetleri
Esenlik’ten alarak tahsil etmesi için diğer şüpheli Moiz Mitrani’ye verdi.
Mitrani de Esenlik ile birlikte hareket ederek eksik tanzim edilen
senetleri şirketin kaşesini ve yetkililerinin imzalarını taklit senetleri şirket
ödeyecek gibi gösterdi.
Şüphelilerden Mehmet Temel ise, ifadesinde söz konusu bir milyon
euroluk 5 adet senetin Kamhi’ye verdiği borç karşılığında tanzim
edildiğini savundu. Ancak Temel’in alacağının 759 bin dolar olması ve
senetlerin miktarının ise bir milyon euro olması nedeniyle bu iddianın
doğrulanamadığı belirtildi.
Senetler üzerinde yapılan bilirkişi incelemelerinde, alınan ifadeler ve
olayların oluş tarzı ile Mitrani ve Esenlik’in Kamhi’ye karşı özel belge
niteliğindeki senetleri sonradan bono haline getirmek suretiyle evrakta
sahtecilik suçlarını işledikleri kaydedildi. Şüphelilerin imza ve kaşe takliti
yaparak evrakta sahtecilik ile nitelikli dolandırıcılığa teşebbüs ettikleri
ifade edildi. Şüpheli Mehmet Temel’in de bu suça iştirak ettiğinin
anlaşıldığı savunuldu.
Esenlik’in Beraha’dan aldığı parayı Kamhi’ye vererek tefecilik yaptığı,
Mitrani’nin de tefecilik yoluyla verilen paranın tahsili aşamasında bu
suça iştirak ettiği anlatıldı.

11 Mayıs 2012 Cuma

Şükür'den yakın markaj

Gökhan Şükür, ünlü oyuncu Bade İşçil'in kalbini çalmak için akla karayı seçti! Magazin dünyası, yeni bir aşka gebe! Ünlü işadamı Gökhan Şükür, oyuncu Bade İşçil'i yakın markaja aldı. Geçtiğimiz haftalarda İşçil'le bir partide tanışan Şükür, güzel oyuncudan çok etkilendi. Ortak arkadaşlarını devreye sokan Gökhan Şükür, Bade İşçil'in gönlünü çalmaya çalıştı. İşçil'in rol aldığı dizinin setine çiçekler ve çikolata gönderen işadamının, çevresine, "Bade, aradığım kadın" dediği söyleniyor.




Kaynak:http://www.maraton.com.tr/fotogaleri/Foto-Galeri-Manset/804/1/Manset

28 Nisan 2012 Cumartesi

Olay boşanmanın perde arkası

“Evlilik birliğinin temelden sarsıldığı” gerekçesiyle tek celsede biten boşanmanın arkasındaki gerçekler ortaya çıkıyor.



Ayşe beni boşamakta yüzde yüz haklı
Ayşe Özyılmazel’le evliliği dün tek celsede biten reklamcı Ali Taran'ın yakınlarına “Ayşe evliliğimizi kurtarmak için çok mücadele etti, bitirmekte yüzde yüz haklıdediği iddia ediliyor.
2011’de ‘yılın evliliği’ olarak adlandırılan Ayşe Özyılmazel ve Ali Taran’ın boşanmalarının perde arkasını Vatan gazetesinde Zehra Çengil araladı. İşte olay ayrılığın perde arkası:
4 AY PSİKOLOJİK TEDAVİ GÖRDÜ
Ali Taran 24 yıllık eşi Selma Ann Desmond’ın hayatınıkaybettiği 23 Kasım tarihinden itibaren ağır bir depresyon dönemine girdi. Kendini eve kapatan Taran’ı eşi Ayşe Özyılmazel ne kadar moral olarak yükseltmeye çalıştıysa da başaramadı. Özyılmazel bunun üzerine Gökhan Şükür’ü devreye soktu ve Ali Taran’ı psikiyatrist’e gitmeye ikna etti. 4 ay boyunca muayenehanesi Nişantaşı Vali Konağı Caddesi üzerinde olan bir pskiyatristten yardım alan Taran, bir türlü toparlayamadı ve kendini sosyal hayattan soyutladı. Televizyon izlemeyen, gazete okumayan, dışarı bile çıkmak istemeyen Taran’ın evliliğinde bu yüzden çatlaklar oluşmaya başladı. Öyle ki akşamları evde kitap okuyan eşi Özyılmazel’i ‘Niye kitap okuyorsun ki?’ diye terslemeye başladı.

Kaynak:http://www.haberciniz.biz/olay-bosanmanin-perde-arkasi-1428176h.htm

1 Mart 2012 Perşembe

120 milyon liralık vurgunu müfettiş yakaladı, savcı el koydu


Vakıflar Genel Müdürlüğü müfettişleri, İstanbul Üniversitesi'nden koparılan Türk Kardiyoloji Vakfı'ndaki 120 milyon dolarlık hisse devri operasyonuna 'dur' dedi. Vakıf bünyesinde tamamen devlet imkânlarıyla kurulan Florence Nightingale dahil birçok hastanenin hisselerinin şirketlere aktarıldığını tespit eden müfettişler, yargıya başvurdu. Savcılık soruşturma başlattı.
Vakıflar Genel Müdürlüğü müfettişleri, Türk Kardiyoloji Vakfı'nın, tek kuruş harcamadan tamamen devlet imkânlarıyla yüzlerce milyon liralık bir servetin sahibi olduğunu ortaya koydu. 25 yıllık süreç, Prof. Dr. Cem'i Demiroğlu'nun İstanbul Üniversitesi rektörlüğü döneminde (1980-1993), Kardiyoloji Enstitüsü bünyesinde Türk Kardiyoloji Vakfı'nın kurulmasıyla başladı. Hasta bağışlarıyla büyüyen vakıf, yine devlet imkânlarıyla Florence Nightingale Hastanesi'ni kurdu. Sonra burası üniversite bünyesinden çıkarılıp, tamamen Cem'i Demiroğlu'nun vakfı haline getirildi. Bunu başka hastanelerin ve şirketlerin kurulması takip etti. Hastaneler daha sonra şirketlerin üzerine yapıldı. Aşama aşama hisselerin ele geçirilmesi operasyonuna, geçtiğimiz günlerde Vakıflar Genel Müdürlüğü müfettişleri müdahale etti ve 120 milyon liralık ana şirket hisselerinin 17 milyon liralık bölümünün transferi durduruldu. Yapılan suç duyurusu üzerine de Şişli Cumhuriyet Savcılığı konu hakkında soruşturma başlattı.
2002 yılında hayatını kaybeden Cem'i Demiroğlu'ndan sonra oğlu Prof. İbrahim Cemşid Demiroğlu, Türk Kardiyoloji Vakfı'nın başkanı oldu. Vakıflar Genel Müdürlüğü, geçen yıl bir ihbar üzerine müfettiş görevlendirerek vakfın son 7 yılını mercek altına aldı. Müfettiş Birol Uslu, aylar süren çalışma sonucunda önemli usulsüzlük ve yolsuzluklar tespit etti. Hazırlanan rapora göre, Cemşid Demiroğlu, ince bir plan hazırlayarak vakıf şirketlerini üzerine geçirmeye başladı.
25.04.2011 tarihli raporda bu operasyon şöyle anlatılıyor: 2008 yılına kadar vakıf bünyesinde 2 şirket bulunuyordu. Bunlardan Şişli Florence Nightingale Hastanesi AŞ, ana şirket. Diğeri; Fulya Sağlık Tesisleri Ticaret AŞ. İkisinin de yönetim kurulu başkanı, aynı zamanda vakıf başkanı olan Cemşid Demiroğlu. Şişli AŞ bünyesinde, Çağlayan'daki meşhur Florence Nightingale Hastanesi var. Fulya AŞ bünyesinde ise Metropolitan ve Avrupa hastaneleri bulunuyor. Şişli AŞ'nin yüzde 99,9'u vakfa ait. Fulya'nınsa yüzde 80'i vakfın, yüzde 20'si Şişli AŞ'nin, yani ana şirketin. Rapora göre operasyon önce buradan, yani Fulya AŞ'den başlıyor.
2004 yılında olağanüstü genel kurula gidilerek vakfın hissesi yüzde 80'den yüzde 45'e geriletiliyor. Şişli AŞ'nin payı da yüzde 20'den yüzde 55'e yükseltiliyor. Bu kez, hakim hissedar haline gelen Şişli AŞ'yi ele geçirme operasyonu başlıyor. Şirketin yüzde 99,9'u vakfın, geriye kalan hisseler ise 10'ar liralık 'temsili hisse' olarak Fulya AŞ, Ahmet Remzi Özcan, Nuran Yazıcıoğlu ve Osman Bayındır'a ait. Önce 09.01.2004 tarihinde Fulya AŞ'nin Şişli AŞ'deki bu 10 liralık temsili hissesi, Cemşid Demiroğlu'na usulsüz bir şekilde devrediliyor. 3 yıl sonra 22.08.2007 tarihinde olağanüstü kurul yapılıyor ve vakfın Şişli AŞ'deki hissesi yüzde 80'e geriletiliyor. Buna karşılık, Fulya AŞ'nin binde 1'lik hissesini daha önce devralmış olan Cemşid Demiroğlu'nun hissesi yüzde 11'e fırlıyor. Yani yüzde 10'luk sınırı geçerek azınlık hissesinin sahibi oluyor. Bu noktada müfettiş, büyük bir usulsüzlük tespit etmiş. Buna göre, hisseler gerçek değer üzerinden değil, 1 liralık nominal değerler üzerinden alınmış. 2007 yılı değer tespit raporuna göre sadece Şişli AŞ'nin piyasa değeri 118 milyon 407 bin lira. Cemşid Demiroğlu, şirketin yüzde 11 oranındaki hissesi için gerçekte 13 milyon TL iken 3,5 milyon lira ödemiş. Yani 9,5 milyon liralık kâr söz konusu.
HİSSE DEVRİNDE VAKFIN ZARARI 17 MİLYON LİRA
Müfettiş Birol Uslu, diğer küçük ortaklarla birlikte vakfın toplamda 17 milyon lira zarara uğratıldığını raporuna yansıttı. Raporda, bu farkın ödenmesi ya da hisselerin vakfa iade edilmesi istendi. Ayrıca söz konusu isimler için 'suç duyurusunda bulunulması' talep edildi. Vakıflar Genel Müdürlüğü'nden alınan bilgilere göre, Demiroğlu ve beraberindekiler, 'hisselerin gerçek bedelini ödeme yolunu' tercih edeceklerini bildirdi. Ancak bu 17 milyon liralık farkın da yine vakıftan alınan temettülerle ödendiği öğrenildi. Duruma savcılık el koydu. Kardiyoloji Vakfı yetkilileri ise iddiaları reddederken bütün bu işlemlerin vakfın kendi iç bünyesi içerisinde ve yine vakfın menfaatleri doğrultusunda atılmış adımlar olduğunu öne sürüyor.
Kaynak: http://zaman.com.tr/haber.do?haberno=1252818&title=120-milyon-liralik-vurgunu-mufettis-yakaladi-savci-el-koydu